İktidar ve ana muhalefet partisi hariç onlar gibi memleketi kurtaracaklarını iddia eden diğer siyasi partiler bugünlerde bir hayli hareketli.

İktidarından, muhalefetine kadar partilerle birlikte memleketi kurtarmaya soyunan aday adayları da kirası nasıl ödeniyor, elektrik faturasının yanı sıra su faturası, çay parası kimden sağlanıyor diye düşünmediği ama seçimden seçime hatırladığı ve “Parti binası neredeydi?” diye sorup navigasyonun da katkısıyla zorla bulduğu partisinin kapılarını “Ben en iyi adayım.” diyerek aşındırmaları tüm hızıyla devam ediyor.

Paslanmış parti kapılarının anahtarlarını kırarak açan sobayı, doğalgazı yakarak elektrikli ocağa, demlediği çaylarla aday adayları avuçlarını ovuşturarak bekleyen il, ilçe ve belde teşkilatları ise kendilerine en yakın adayı bulma, ayarlama heyecanı içindeler.

Aday adaylarının “Hele belli olsun listeye bir gireyim sen o zaman gör neler yapacağımı.” deyip, en az masrafla işi kurtarmaya çalışırken daha seçilmeden ettiği yalanlarla, seçildiğinde söyliyeceği yalanları geçer.

Tabandan tavana çürük bir sistem üzerinden yürüyen siyaset meydanında yalancıktan oynanan demokrasi oyununa inanıyormuş gibi yol almaya çalışan partilerde lider cuntası yetmedi genel merkez diyasporası ve milletvekili pazarını kuran buradan geçinmeyi sağlayan lobilerin sarmalından kapılarına dayanan aday adaylarını överek“Kesin sensin” demeye devam ederler. Bunlar yetmez dedesi eski bakan, babası dört dönem milletvekili, nenesi daire başkanı olanların ayrımcılığı da ayrı bir kota ve ayrıcalık.

İşte her seçimde olduğu gibi bu seçimde de ellerini kaldıracak, indirecek yemin hariç kürsüye çıkmayacak ve 'Ya şu bizim parti neredeydi?' tipli adaylık süresince partili, aday olmayınca 'ha senin partinin de seninde' diyen adayların tespiti için yoğun bir milletvekili pazarının kurulduğu ülke, seçime gidiyor hayırlı olsun diyerek.