Kürt sorunu ile ilgili olduğu gibi artık dolup taşan cezaevlerinde her geçen gün artan açlık grevleri, sağlık sorunu yaşayanlar, siyasiler, gazetecilerle ilgili ya da toplumun % 60'nın istediği geniş kapsamlı bir genel af ile bugüne kadar ciddi bir açıklama yapmayan CHP'li ulusalcıların bu ülkede yaşandığı ve 1. sorunu olduğu söylenen Kürt sorunundan daha büyük ve ilk sorun olduğunu bir kez daha görüyor, izliyoruz.
Evet, geçtiğimiz günlerde hala neden tutuklu olduğu açıklanamayan ve AHİM'e rağmen yine aynı zihniyet yüzünden dokunulmazlığı kaldırılan ve helikopterle götürüldüğü hapiste tutulan Selahattin Demirtaş'ın cezaevİne getirildiği aynı helikopterle babası ile anasını görmesi için özel jet ile taşınması ardından yaptıkları açıklamayı izlerken bu ülkede Kürt sorunu gibi diğer önemli bir sorunun da solcu görünen ulusalcı faşistler olduğunu anlamak mümkün.
Çünkü 1974'ler öncesindeki solcu ile bugünkü solcuları yan yana getirmeye kalkarsanız mıknatısı ters tutarcasına birbirlerini geriye iter ve bir araya gelemezler...
Yani 1974 yılları ve öncesindeki sol, başta Kürtlerle olmak üzere tüm insanlarla barışık, herkesin dilini, dinini özgürce yaşamak için verilen bir mücadelenin adıydı.
Ama Kılıçdaroğlu'nun ve onun gibi düşünenlerin tüm çabalarına rağmen bugün hala CHP'de kalmayı başaran ve kendilerini 'Ulusalcı Kozmik Odada Saklayan' Baykalcılar gibi solun faşistlerinin kullandığı bir dil ile solculuk yaptığını görüyor ve izliyoruz.
Yani yıllar önce de 2012 yılının 'yine aylardan Kasım' denen 12 Kasım'ında PKK'lıların helikopter ile taşınmasına, Anayasa görüşmeleri için mecliste grubu bulunan partilerle yani HDP'ye gidilmesi kadar normal bir şey yok' diyen MHP'nin o tarihte belki de 'Ölüye saygı' düşüncesiyle daha yumuşak bir dil kullandığını görmüşken, bugünkü CHP'nin, o gün 'Eğer terörist taşınmışsa yanlış yapılmıştır' demesi solcu geçinip, beyinlerinin altındaki faşistliği saklayamayanların Kürtlere karşı olan düşmanlıklarını da görmek mümkün..
Yine aynı ulusalcı tayfanın Kürtlere olduğu gibi muhafazakâr parti AK Parti'ye mesaj verme adına başını olmazsa da alttan desteklediği ve Ardahan'ın da aralarında olduğu yurt genelinde yapılan ve yarısından çoğunun Kürt olduğu Cumhuriyet yürüyüşünde, 'Ne Mutlu Türküm' sloganı attırdığını da hatırlıyoruz.
Samimi ve gerçek solcu CHP'lilerin arasına sızmış bunların değişmez benzerlik içinde olduğunu görmenin mümkün olduğu bir zamanda Kürtlerin diğer bir düşmanının solcu görünen faşistler olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz...
Ki bu nedenle her seçim öncesi 'Çatı parti', 'Sol birliktelik' hatta şimdi yine seçim öncesi adı 'Geniş Demokrasi İttifakı' olarak değişse de bu yalancı birlikteliğe karşıyım ve inanmıyorum.
Çünkü bu birlikteliklerin yalan, sahte ve samimi solcuların yanında saf Kürtlerin omzuna binip, kendilerini meclise, belediyeye atmak isteyenlerin ortaya attığı fikirden öte bir şey olmadığını iyi biliyoruz.
Bakın daha dün HDP sayesinde seçilen ama kısa sürede ayrılıp parti kuran hatta kapatılacak denen HDP'nin yerine geçecek parti olarak pusuda bekleyen TİP'in tipsizliğine ve HDP'den seçilip, HDP'li vekilin dokunulmazlığının kaldırılmasının tartışıldığı toplantıya 'hastayım' deyip katılmayan bu bileşenler hikayesiyle beleşten vekil olan vekillere bakın...
Ki geride kalan bu tür oluşumlar da solcu görünüp, Kürtlerin partisiyle çatı oluşturduklarını söyleyenlerin Kürtlere getirdiği oyun %1'in çok ama çok altında olduğuna dikkat etmek ve en önemlisi bu sahtekâr solcuları görmek mümkündür.
İnanmıyorsanız haydi oradan diyorsanız yine ulusalcı tayfanın kadrosunun %88'ni oluşturduğu ve gazetecilerin gözaltına alınıp, tutuklanmasını 'PKK'nın basın yapılanması' diye veren sözde solcu Sözcü Gazetesine Kasım ayının 8'in de attığı
“6’lı masanın altında” denilen HDP masanın üstüne çıktı' başlıklı manşetine bakmak ve bu faşistliği o çirkin manşetler atan Akit mi, Vakit mi denen gazetenin bile yapmadığını anlamak yeter artar bile...