1999 yılında 7,6 Şiddetindeki Marmara Depremini bizzat yaşamış biri olarak bu kez 2023 yılının ikinci ayının ilk haftasında Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan aynı şiddetli 2 depremle sarsılan 10 ili izlerken görevim olan haberciliğin verdiği güdüyle haberlerimi yaptıktan sonra bu kez günün yorumu için yeniden başına geçtiğim bilgisayara bir süre bakıp, ne yazayım diye uzun uzun düşünürken ben bilgisayara, bilgisayar bana baktı durdu.

Bir yandan gelen telefonlara cevap vermeye çalışmak diğer yandan acaba bölgede tanıdık, bildik kimdi nasıl oraya ulaşır ve elimden ne gelebileceğini onlara sorup bir şeyler yapabilir miyim derken ulaşamadıklarıma 'Acaba?..' deyip yerimde kala kalıyordum.

Çünkü benim gibi sen ve bir o kadar siz yani insanların çoğunun durumunun benden farklı olmadığını bilen biri olarak elimizden gelenin yürekten üzülmekten, can kaybının artmaması için dua etmekten ve gazeteci meslektaşlarımın aracılığıyla kamuoyuna aktarılan yeni kara haberler eklenmiş olan görüntülere, fotoğraflara bakıp, 'Allah yardımcıları olsun' demekten başka bir şey yapamadığını da biliyordum.

Bizim gibi mevcut iktidarın, muhalefetin, yetkili, ilgilinin durumunun da çok farklı olmadığı ve şok eden bu iki depremin her geçen dakika birçok canı aldığı, yemek,elbise,  başta olmak üzere malı yok ettiği gerçeği ile elimizde, evimizde, iş yerimizde ne varsa depremi bizzat yaşayanlara ulaştırmak için her yolu düşündüğümüz ama kime ulaşacağı konusunda yine yerin de kalıp, adeta bağlanmış ellerini koynuna koyup, kara kara düşünmekten öteye gidememenin üzüntüsüyle yürekten gelen gözyaşlarıyla teselli olmaya çalışıyorduk.

Ne yazılır ki diye başlayan yazının bitme aşamasına geldiğinde can kaybının bini geçtiği, yaralı sayısının binleri bulduğu, kentler gibi ilçelerin yanında hala ulaşılamayan, haber alınamayan köylerin yok olduğu ülkemin benden, senden, bizden, sizden farksız kendine gelmeye çalışırken uluslararası yardımların bize olduğu gibi komşu olan Suriye, Ürdün, Irak, Mısır, Gürcistan ve diğer ülkelere ulaşma şaşkınlığı ve şokuyla bizden farklı olmadığını öğrenip, onlardan farksız ben yerimde kala kalıyordum.

Ve Ortak Akılla Birlik ve Dirlik Zamanı.. diyerek düşen bir bebek misali el ele, omuz omuza verip, birlikte yeniden ayağa kalkacağız diyerek umudu yitirmiyor, ben ne yapabilirim diyerek ilk adımı haberlerimi yazıp, paylaşımlarımı yaptıktan sonra günün yazısını da bitirip, haydi sıra hepimizde, birlikte yaraları sarma zamanı diyorum...