Başta oynanan tüm karanlık oyun ve hesaplara rağmen kardeşçe yaşamayı tercih eden Türk, Kürt, Alevi, Çerkez, Ahıskalı, Çingene, Mıtırıf demeden herkesi cebinden sıkan ekonomik sıkıntılar olmak üzere olağanüstü olayların yaşandığı ülke de gerçek gündemin 'İngiltere'de öğrenciler açlıktan silgi yiyor' diye haberler yapan havuz medya sayesinde tuz, buz olduğu şu zamanda önce Irak, ardından Suriye şimdi de İran'da yaşananları ne kadar anlıyor, algılıyoruz diye somak isterim.
Ve hemen her gün yeni bir çatışma ve bir o kadar da ölüm haberinin geldiği Irak, Suriye, İran'ın olduğu sınır ötesi güney sınırlarında ve ülkede yaşananlardan ve PKK, YPG bilmem ne örgütü denen onca örgütden sonra şimdi de PJAK harflerini duyacak, ezberleyecek gibiyiz.
Buna neden ise Kürt bir kızın öldürülmesiyle karışan ve yine birçok insanın öldürüldüğü, hapse atıldığı, insanlık dışı muameleler gördüğü  komşumuz  Molla İran'dan adını sık sık duyacağımız 'PJAK' İran, Türkiye sınırında bulunan bir diğer örgüt.
İran demişken bu ülkede yaşanan ve bu yazının yazıldığı sırada en son  yani 22 yaşındaki Kürt Mahsa Amini'nin "kıyafet kurallarına uymadığı" gerekçesiyle gözaltına alınmasının ardından hayatını kaybetmesiyle başlayan gösterilerde 170'ı kadın 2 bin 739 kişinin gözaltına alındığı olaylarda şu ana kadar güvenlik güçlerinin de aralarında olduğu 90 kişinin yaşamını yitirdiği, öte yandan BOP'un baş yönetmeni olan ABD'nin yani Amerikalı Elon Musk, İran'da yaşananların daha çok duyulmasını, yayılmasını ister gibi Starlink uydu internetini devreye soktuğunu öğreniyoruz.
Ha bir de dikkatimi çeken diğer bir önemli konu da bu olayların yaşandığı ilk günlerde Kürtler kadar Azerilerin de olduğu İran'da bu olayların başını çekenlerin yani molla rejiminden en çok bıkanların önderliğini çekenlerin Azeri Türkler olduğunu ama ölenin bir Kürt kızı olduğunun anlaşılması ardından ne hikmetse bu yaşananların başını çeken Azeri tayfasının gizli bir 'sus uyarısıyla' bir anda geri çekilip, sus pus olduğunu da bir kenara not edelim.
Evet başta BOP yani Büyük Ortadoğu Projesinin uygulamada olduğu söylenen güney sınırımızda olmak üzere batı yakasında silahlandırılan Yunanistan ve Güney Kıbrıs'a verilen destek yetmezmiş gibi ülkenin yeni bir silah ambargosuyla karşılaştığını da unutmayın.
Ve bunlar yetmez gibi seçime doğru giden ülkenin birçok yerinden gelen onca acı haberlerin basın ve medyada ne kadar görüldüğüne  baktığımızda karşımıza onca gazete, site, gazeteci, yutubçunun olmasına rağmen memleketim Ardahan sınırları içinde bulunan ve Kaplumbağa yürüyüşü ile kazıldığı için bu gidişle 55 yılda biteceği söylenen Posof/Ulgar tüneli gibi bir türlü bitmeyen Gebze-Darıca metrosunda yerel basının ulaşamadığı Gebze Belediye Başkanını karşısına almış ve her şey iyiye gidiyor diyen A haberi görürsünüz...
Çünkü 84 milyonluk ülkede 1 milyonu spor, bir milyonu magazin, 1 milyonu at yarışı, bulmaca gazetesi olmak üzere 4 milyon gazetenin satıldığı ülke de Erdoğan'ın ''Artık köşenden gereğini yapacaksın''  dediği ünlü yazarlarla dolu basın ve haber vermektense yorum yaparak saatlerce konuşanlarla dolu medyaya ya 1. sayfa da yer almaz ya da cumhurbaşkanının hatta meteorolojiden sorumlu bakanın 8 sütun manşetlenmiş alakasız bir açıklamasının gölgesinde okunmaz bir hale sokulup gündem yapılmak istense de asıl tartışılacak olan birçok konu ve gerçek gündemi gözden kaçırıveriyoruz.
Peki, ‘bunun nedeni nedir? diye soracak olunursa buna cevap verecek bir kimseyi bulabilir misiniz?
Bulamazsınız...
Çünkü ne gazete alıp okuyan bir toplum var, nede dizilerden boşanıp, haber, yorum programları izleyen var.
Olan da sesini çıkaramıyor.
Çünkü çıkarılırsa şehit ailelerine dahil isyan edenlere Ak Trollerce denmedik bırakılmıyor.
Ha buna Ak trollerin gücü yetmediği anda ya başkan olmak isteyen ve bu nedenle seçimleri yenileten Cumhurbaşkanının, ya da başbakanın ‘Hımmm’ tehditkâr açıklamaları devreye girer.
Yetmezse göbekten devlete, hükumete, saraya, banka kredilerine bağlı sözüm ona medya ve basın havuzu taşar.
Korku imparatorluğu kurulmuş, face, twitter, tel mesajları bile alakasız paylaşımlar ile doldurulup, bam başka gündem oluşturulmaya çalışır.
Ve Güney’de başta olmak üzere ülkenin hemen her yerinde analar ağlar, babalar bağırır, barış yanlıları kendisini yırtar medya ve basın da resmi kurumların verdiği onca kara haberler ardından kısaca verdiği şehit haberleri ardından 'teröristler bitti, imha edildi, nokta atışıyla öldürüldü' deyip geçtiği PKK, YPG'den sonra PJAK'ın Irak, Suriye ve İran olduğunu göremediği gibi yeni bir barış süreci ve güçlü bir genel af ile oyunu bozulacak, ötelenecek olan BOP'ça yaşatılanları göremiyor...

**Kardeş kardeşi öldürmemeli..
Yeni bir seçime doğru giden ülkenin güneyinden her gün gelen kara haberlerin siyasi haberlerin gölgesinde kaldığı şu günlerde dün yine çatışma, baskın, saldırı haberleri alıyorduk.
Son olarak Mersin'de yaşanan ve bir polisin şehit olması olayının bize yeniden hatırlattığı ve yataklarında uyuyan iki polisin hayatına mal olan o dönemki çatışmaların nasıl olup duracağı konusunda adeta şaşıran toplumun da gün geçtikçe gerginleşip, birbirine diş bilediğini unutanlara en iyi cevabı yine o dönem Adana’da şehit olan polisin babasının verdiğini de unutmuş gibiyiz.
Çünkü kızını Erzurum’da üniversiteye kayıt ettikten sonra görevi başına dönen ve yapılan bir saldırı sonucu şehit olan polis memuru Bircan İlhanlı'nın babasının dediklerini barış yanlısı insanların her gün dediğini demiş, ama onu da kimsenin dinlemiyeceğini bildiğimizden bu  düşüncemizden de haklı çıkmıştık.
Kulaklarımda hala olan ve "BU HÜKÜMETE MESAJ VERSEM NE OLACAK Kİ DİNLEYEN YOK, SORAN YOK" diyen acılı babanın sözleri aynen şöyledi; ‘Bir oğlunun Bursa'da astsubay olduğunu, şehit olan oğlunun ise 6 yıldır Adana'da polis olduğunu ifade eden acılı baba, "Kimseye verecek bir mesajım yok hem versem ne olacak ki bu hükumete. Dinleyen yok, soran yok halimizi bilen yok. Vatan sağ olsun demekle iş bitmiyor. Vatan bizim vatanımız ama böyle vatan kurtulmaz. Her gün şehit her gün şehit. Allah herkesin çocuğunu korusun" diye konuşmuştu.
İşte her gün yüreklere kor düşüren haberlerin ardı arkasının kesilmediği ülkem de son olmasını umduğumuz şehidin babasının bu sözleri ve bu ülkede hep birlikte kardeşçe yaşamak varken kardeşin kardeşi öldürmesine karşı çıkanların açık feryadı bu.
O babanın acısını yürekten hisseden bir baba, bir insan, bir gazeteci olarak bende diyorum ki;
Türkler yaşanan onca acıya karşın 'Bellerini Kırdık, Bitti, Tükendi' diyerek BOP tehlikesini ve diğer onca ince hesapları görmeyen yazının içinde bulunnan ve barış masasının yıkıldığı Dolmabahçe'de çekilmiş olan fotoğraftaki insan liderliğinde ki iktidarın yeni bir barış süreci ya da güçlü bir genel af ile artık yeter der, Kürtler ise her iki tarafın analarını ağlatan eylemlere son vermesi için PKK'ya, YPG'ya ve şimdi de adı gündeme sürülen ve bu gidişle adını sıkça duyacağımız gibi görünen PJAK'a 'De Bese demelidir..
Bunu derken, bayrağımızın kutsal olduğunu içi boş sloganları, şovları bir kenara itmeli ve el ele verip, samimice BİZ DOST, DÜŞMANA KARŞI BİRLİKTE YAŞADIĞIMIZ 70 RENKLİ ÜLKEYİZ, BİZİLERİ YARALASADA, ÜZSE DE HERŞEYE RAĞMEN SİZİN TÜM KARANLIK HESAPLARINIZA İNAT100 YILDIR KARDEŞÇE YAŞAYAN HALKIZ, BARIŞ İSTİYORUZ demeli...
...