Gece geç yatıp, hala uyuyanlar gibi  olmamak için direnip erken uyananlardan biri olarak gece yazdığım, yayınladıklarımı paylaşıp, paketi boşalan sigaraların kül olduğu esnada, bir yandan yazılarımı yazıp diğer taraftan YouTube de dinlediğim belgesellerin sonuncusu Celali İsyanları ve Alevi katliamı yaptırmakla suçlanan ama adı tüm itirazlara rağmen köprülere verilen padişahın hayat hikayesiydi.

Yolda aracını durduran polise etmedik hakareti bırakmayan, karakolları basıp, polise hakaretler yağdıran hatta tokat attığı öne sürülen gençlik kolları, temizlik işçisi Türkmen kadının vekil evinde ölü bulunmasını ve daha nicelerini es geçip kendileri gibi demokrasi denen yoldan yürüyüp, halkın oyu ile seçilen ama 'dağda biriyle fotoğrafı var' denerek CHP başta olmak üzere 'dostlarımız' diyen muhalefetin oy katkıları ile Zana’lar gibi meclisten atılan kadın milletvekilinin yine kadın olan polislerce başını eğdirme çabalarının Celali isyanları başta olmak üzere onca başkaldırışta olduğu gibi bir türlü sonuç vermemesinin hırsıyla atılan twitlere verilen cevapları okuyup, not ederken sabah WhatsAppıma gelen bir haber linkini tıklıyorum.

Çok sevdiğim, hala yaraları sarılamayan ve yaşanacak yeni bir deprem öncesi ayrılan 'toplanma alanlarının bile betonlaştığı şu an bulunduğum İstanbul'a sınır Kocaeli'nin ilk 3. günlük gazetesi KOCAELİ SİYAH BEYAZ isimli gazetemin köşe yazarı Bilal Dündar'dan gelen haber linkini tıklayıp, okurken sorunlara tek taraflı bakışın bu haberde de olduğunu anlayıp, aşağıdaki cevabı direk WhatsApp a yazıp, düzeltmeden karşıya attım.

Bugün yazısına da kaynak olan o cevabı yeniden düzeltip, bugünkü yorumum diye size sunarken kahvaltı yapmadan yaktığım sigara sayısının üç olduğunu görüp, merdiven çıkmakta, yaya yürümekte zorlanan kendime kızıyor ama yaşananlara, yazılanlara ve sorunlara en önemlisi tek yönde bakışlı anlayışa olan isyanımın tek yolunun düşündüklerimi yazmaktan, anlatmaktan, söylemekten başka bir şey olmaması gerektiğini bilen bir anlayış içinde olan bir insan, bir gazeteci olarak sabahın erken saatinde bana bölgenin ana sorunlarından birini hatırlatan Dündar'a verdiğim cevabı sizinle de paylaşmak istedim.

Evet, açıldı, açılacak denip, yıllardır açılmayan Kars Doğu Kapısı gibi sınırlarımızda yaşanan sorunun niye çözüm bulmadığını sorgulatan o haber linki ve o habere kaynak olan Kocaeli Azerbaycan Haydar Aliyev Kültür Evi Derneği Başkanı Bilal Dündar hocama verdiğim cevabı size  bırakarak güzel, barış ve kardeşliğin gerçek anlamını taşıyan bir gün, bir ülke, bir anlayış diliyorum.

İşte o https://www.mynet.com/turkiye-azerbaycan-ve-ermenistan-dostluk-projesi-ile-baris-ortamina-katki-saglanacak-180105527253 linkinde bulunan habere verdiğim cevap şöyle;

 

 

Bilal abi günaydınlar...

Öncelikle seni tanıdığımdan bu yana gerek ülkenin gerek görev icabı gelip oralı olduğun kent için ve gerekse sivil toplum çabaların için bir kez daha teşekkür ediyor, o öğretmen ellerinden öpüyorum.

Abi sabahın erken saatlerinde paylaştığın ve bende ilk okuyanlardan biri olarak o https://www.mynet.com/turkiye-azerbaycan-ve-ermenistan-dostluk-projesi-ile-baris-ortamina-katki-saglanacak-180105527253 linkinde bulunan haberi okuyup, ne anlatmak istediğini anlamaya çalışırken gerek senin gerekse haberi yapan meslektaşımın sorunu, bölgeyi çokta algılayamadığı gibi olaya tek taraflı bakışınızı bir kez daha anladım.

Bilal abi öncelikle senin bir Karslı oluşun o haberde Kars'ın K'sını bile geçirmemen, ilgin gibi o kadar düşündürücüdür. Çünkü bahsi geçen bu sorun ülkemizi, dünyayı ilgilendirdiği kadar Kars’tan devam eden göçün başlıca nedenidir. Hatta birinci sebebidir.

Bilal hocam Ermenistan'ın Ardahan ve Kars'a sınır olduğunu diyebilir ve başta bu iki kent olmak üzere ülkemizin Kuzeyi olarak bilinen bölgenin yıllardır uygulanan yanlış politikalar yüzünden en çok mağdur olan bölge olduğunu bir satırda olsa anlatabilir, ekletebilirdin.

Çokta anlamı olmayan ve yıllardır kapalı tutulan Doğu kapısı sadece Ermenileri zorda bırakmadığı gibi yoksullaşan, iki ilçesini kaybeden Ardahan ve Iğdır'ın hala adıyla anıldığını ama her ikisinin de bu kentten ayrılıp, daha da fakir hale getirdiği Kars'ı, Züğürt ağa filmindeki Haraptar köyü gibi  50 milyona satılık levhası astırdığını söyleyebilirdin.

Ve bu kapının kapalı tutulmasını sağlayan zihniyetin diğer yandan havayoluyla Ermenistan'a mal sevkiyatına devam ettiğini bu yetmeyince Ardahan'ı sevindiren ama bugüne kadar Ardahan'a çokta hayrı olmayan Çıldır Aktaş Gümrük Kapısı üzerinden girip, oradan 27 km sonra Ermenistan'a mal götürdüklerini de diyebilirdin.

Yani bölge halkına çok görülen kapıları kapatan anlayışın Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı ile aslında ülkeyi, bölge insanını düşünmektense rantlarına rant katmak için yıllardır bu oyunu oynadıklarını satır aralarına sıkıştırabilirdin.

Ve en önemlisi hala Kuzey Kıbırıs'ı devlet olarak tanımayan kardaşımız (!) Azerbaycan'ın '2 Devlet Bir Millet' naralarını bizlere attırırken %50 daha zamlanan doğalgazı, petrolü yani bölge tabiri ile bir kilo Nefti bize parasız vermediği gibi kardaş diye hitap ettiğine  neden pahalı gaz sattığını da sorabilirdin Bilal Hocam..

Sadece Ermenistan'ı suçlayarak, aşağılayarak baktığın bu kapı, yanlış kapıdır. Çünkü güneyde olduğu gibi kuzeyde de ülkenin kalbine giden kan damarları misali olan gümrüklerin kapalı oluşunun karşı tarafı öldürmediği gibi bizim gibi komaya soktuğunu artık anlamalıyız.

Ve Irak, İran, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan gibi Ermenistan'ın da komşumuz olduğunu ve kazlarımızın, tavuklarımızın aynı harmanda (bahçede) gezdiklerini bir anlasak başta her 24 Nisan'da 'Ermeni İddialarını Kabul Edeceğiz' diyerek tehdit edip sonrasında ambargo koyduğu iş yapmaz askeri malzemeleri, silahları ülkemize satan Fransa, Amerika olmak üzere dış güçler denenleri ters köşe yapmaz mı?

Başta bu ve buna bezer adımlar atarsak ülkemiz ve bölgemiz üzerinde oynanan oyunları da bozabileceğimizi anlatabilirdik.

Neyse hocam.. Başta dediğim gibi çaban, çalışmalarını yakından takip eden bir gazeteci olarak diğer gördüğüm önemli bir sorunda gerek sen Karslı Bilal Dündar olarak gerekse gazeteci meslektaşım olarak bölgeden çok kopuk olduğunuzu ve bölge insanının derdini, tasasını anlayamadığınız gibi olaya dar bir pencereden bakmanızdır.  

O da gayet normaldir.

Çünkü insan, düşündüğü gibi olmasını istediği bu dünyanın aslında tek taraflı dönmediğini ve yanlız bizim değil, karşının isteklerinin de kardeşçe bir bakışla dikkate alınması ve sorunun masaya getirilip, düşmanca değil, barış içinde tartışılmasından geçtiğini de unutur hep..

Neyse yine de sonrasından toparlayacağım, ekleyeceğim bu yazımın yazılmasına sebep olduğun için teşekkür ediyor, ellerinden öperek saygılar sunuyorum.

Ha unutmadan ben 54 yaşına geldim ve bölge insanı olarak hala Doğu Kapısından geçemedim bilesin..

Çünkü yıllardır kapalı olan kapıyı aralamamakla, ilişkilere dostça, gerçek kardeşlik anlayışı ile barış içinde bakmamakla açılacağını düşünemeyiz derim..

Saygılarımla.. Fakir Yılmaz/Gazeteci

...