Aslında bugün yazacağım yazımın başlığı 'Timsah Gözyaşları..' olacaktı. Ancak son iki gündür yaşadığımız manzaraları izleyip, gördükçe bu yazıma en uygun başlığın timsah gözyaşlarından aşağıya kalmayan deprem göz yaşları başlığının daha uygun olacağına karar verdim.

Çünkü aralarında başta hala haber alınamayan Damallı hemşerilerimin de bulunduğu onca değil, on binlerce dememek için direnip, binlerce insanın sağken içinde yaşadıkları mezar binaların altında kalıp, hayatını kaybettiği Doğu ve Güney Doğu Bölgesinde yaşanan 7,7 ve 7, 6 ve onca artçı depremler ardından dökülen timsah gözyaşları pardon deprem gözyaşları 99 Marmara depremini bizzat yaşayan bana hiç de inandırıcı gelmiyordu.

Maraş'ın Pazarcık ilçesinde başlayıp ülkeye '2023 Kara Pazartesi' yi yaşatan sarsıntılar ardından yaşanan felaketi takip edip, izlerken yetkili, etkili ve 'biz olmasak devletin bekası olmaz' diyenlerin başında olduğu ülkenin döktüğü göz yaşlarının timsah pardon deprem gözyaşları ile adeta gölgelendiği, gerçeklerin görülmek istenmediğini ortaya koyar gibiydi.

Evet, 99 Marmara depremini yaşayan biri olarak çokda inandırıcı gelmeyen timsah gözyaşları pardon deprem gözyaşlarına baktığımda bölgedeki 13,5 milyon insanın yanı sıra ülke insanının gerçek gözyaşlarının sel olup, tsunamiye dönmesini çok gören bir gazeteci olarak bu ülkede dikey yapılaşmaya ön açıp sonra özür dileyip, yatay geçişe geçeceklerini belirtenlerin adına dönüşüm denen kentleri değil yeni gecekondu misali dikeylere göz yumduğunu okey vermeye devam ettiğini görüyorum.

Ve büyük bir depremin yaşanacağı söylenen İstanbul'da dolaşırken dün geçtiğim yolun başında bugün yeni bir gökdelenin yükseldiğini görüp, şaşırırken dikeyden özür dileyip, yataya geçeceklerini belirtenlerin ne kadar samimi olduklarını  görüp, izlerken dün gibi bugün hala ülkenin deprem fayları üzerinde olduğunu belirtip, uyarılarda bulunan onca bilim adamı, deprem uzmanı, hatta falcı , büyücü denen ön görüşlülerin dikkat çektiği, biz gazetecilerin de bu açıklamaları gerek haber gerekse yorumları ile gündeme taşırken bugün timsah ay pardon 'deprem gözyaşları dökenler ne yapıyor?' diye sormadan geçemiyorum.

Bilemiyorum ama balık hafızalı denen toplumun tümünün yürekten ağladığı bugünkü depremin geleceğini dün bile bile bugün yaşanan depremler ardından ağlamalarına ben şahsen inanmıyor ve ülkemin acısını yürekten paylaşanlarla birlikte bu ülkede yaşanan onca acı ardından döküldüğü söylenen deprem gözyaşlarının timsah göz yaşları olduğunu hissediyor gibiyim.

Bu arada seçimlere hazırlanan ülkede yaşanan depremlerin değil yeni bir seçimi yeni olağan üstü hali getireceğinin ilk işareti olarak meclisi bir kez daha devre dışı bırakan yeni bir olağanüstü hali getirdiğini de öğreniyoruz.

Yani, 'Gün birlik günüdür' deyip ama sahada olanların sadece cumhurcular olduğunu söyleyenler 7 şiddetindeki deprem ardından ilan ettikleri 7 günlük yas ile yetinmeyip, yeni bir karar daha alarak ülkeye yeni bir olağanüstü hal getirme kararı aldılar.

 'Peki OHAL nedir?' diye baktığımızda Olağanüstü hal durumunda Meclis bir nevi devre dışı kalıyor ve Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler (KHK) çıkarabiliyor. Bu durum 12 Eylül sonrası olduğu gibi "güvenlikçi" bir yaklaşımın izlenmesine yol açabilir ve temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, askıya alınmasının önü açılabilir iddialarını yeniden tartışmaya açacağa benzer gibi..

...