Zafer Partisi Genel Başkanının Peker ile görüşmek için Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) gitmek istediğini ve bu konuda girişim de bulunacağını belirttikten sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu feto darbecisi olarak suçladıkları arasında bulunan BAE'de görüyoruz.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Sisi ile verdiği poz ardından Soylu'nun BAE'de verdiği fotoğraflara bakıp, kendimize göre yorumlayıp, anlamak isterken bir haber de İYİ Parti'den geliyor.

Ve Amerika sonrası İngiltere gezisini bitirip, ülkeye dönen ve Almanya ziyaretini erteleyen 6'lı masanın baş aktörü Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olması halinde seçimi kazanamayacaklarını belirten partinin başındaki Meral Akşener'in Suriye'ye gidip, Esed denen Esad ile görüşmek için ilgili yerlere başvuruda bulunacağı haberini alıyoruz.

Yani Sisi ile görüştükten sonra "Esad ile görüşme olabilir siyasette küslük dargınlık olmaz. Eninde sonunda uygun şartlarda adımları atarız" diyen Erdoğan'ın bu açıklamasının hemen ardından onun rakibi olarak görünen Meral Hanım da hemde kara harekâtı yapılıp, yapılmayacak mı tartışmalarının sürdüğü bir esnada beklenmedik bir çıkış yapıyor ve Esad ile kendisinin görüşeceğini belirtip, bu yönde başvuruda bulunacağını belirtiyor.

Evet, oynanan bu satranca baktığımızda ve uzun uzun düşünüp bundan sonraki hamlenin ne olacağını düşünmekten kafalar karışsa da oynanan satrançta hedefin Kürt Meselesi denen sorun olduğunu görmek mümkün.

Çünkü dünya rekoru kıran enflasyon, iç ve dışta yaşanan toplumsal sorunlar, ABD ya da Rusya'nın veya başka ülke ile yaşanan sıkıntılar, hatta Karadeniz'de gaz çıkarma, Ay'a gitme projesi dahil, her konuyu öteleyen tek ama tek sorun, hatta en büyük sorundan daha büyük bir sorun olan sorunun Kürt Sorunu olduğunun sadece bizler tarafından değil ülkenin kozmik odasınca da kabul gördüğü ve bu sorun gündeme geldiğinde sağın, solun, muhafazakarın hatta pala bıyıklı devrimcinin bir araya gelip, dün denilenleri bir kenara itip, Dolmabahçe'deki yada 6'lı masadaki gibi değil, Yenikapı'dakinden öte bir araya gelindiğini biliyoruz.

Yani konu Kürt ve onun adının verildiği sorun gündeme gelince akan sular durur ve tüm sular bir barajda birikir, o barajın kapağı birlikte açılıp,soruna topluca eğilmek birinci görev olur. Bunun en açık ve bariz örneği de sınır ötesi operasyonlarda tüm meclisin bir araya gelip, en kısa sürede el kaldırmasıyla çok iyi bilmekteyiz.

Çünkü namaz kılmaya gitmek istediğimiz Suriye Emevi Camisine olmazsa da Esed denen Esad ile “sen değil biz görüşürüz“ diyeceğini düşündüğüm mevcut iktidardan önce bu çıkışı yapan Akşener'in asıl demek istediği tek bir şey var oda: Eyy iktidar bak senin ortaya koyduğun sınır ötesi politikan başarılı olmadı ve yıllardır var olan sorunu bitirmektense daha da büyüttü bırak biz gidip, o işi Esad'a bırakalım demek istemektedir.

Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim.

Hatırlar mısınız bilmem, Özal döneminde de o iş, yani Kürt sorunu Saddam'a bırakılmış, Saddam'da Halpçe'de bu işi topluca çözmeye kalkmıştı. Ancak bir çukurda bulunup, kalın bir urgan ile asılan Saddam gitmiş, bir iki güzel barış, kardeşlik adımıyla çözülecek olan sorun yani “Ne Dolmabahçe masası ya..” denip, tekmelenen Kürt Sorununun da ülkede, Ortadoğu'da sorun olmaya hala devam ettiğini hatırlarım.