Türk halkı her yönüyle esir alınmış bir toplumdur. Bu nedenle bireyin özgürlüğü, halkın başta ekonomik kurtuluşuyla ancak mümkün olabilir. Tabii istisnalar kaideyi bozmaz, bazı tek tek bireyler “özgür” davranabilir, kendisini ekonomik olarak bağımsız görebilir. Fakat halkın %80’ni issiz, güçsüz, eğitimsiz olduğu bir yerde özgür bireyden bahsetmek mümkün olabilir mi?
 

Beni tanıyanlar bilir, özellikle 1980’ler den beri demokratik mücadelenin içerisindeydim. Biz gençliğimizde halkı ve işçileri örgütlemeye çalışırken, gazete ve dergiler götürdüğümüzde, onlarda bize; “Gidin okuyun, adam olun, önce kendinizi kurtarın, ondan sonra da bizi kurtarın” diyorlardı.
 

Şimdi düşünüyorum da peki bir insan olanakları olmadan, düşüncesini özgürce açıklayamadığı, baskı, sömürü ve zulüm altında yasadığı bir ülkede nasıl önce kendisini kurtarabilir?
 

Elbette demokratik mücadele aydın, beyni gelişmiş ileriyi iyi tahlil eden “zekâlı” insanlar kuskusuz lazımdır ama bu “Gidin kendinizi önce kurtarın” demelerindeki “kurtulmak” sözcüğünü her neyse bir türlü anlayamadım. “Gidin kendinizi önce kurtarın” demek, acaba para mal-mülk ve kariyer sahibi mi olmalısınız demek isteniyor?
 

Burada İbrahim Tatlıses’in dediği gibi: “Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık?” sözü adamın aklına geliyor. Gerçekten ülkede okumak, para kazanmak ve kariyer sahibi olmak için acaba kaç tane Oxford vardı da bu yoksul halk okuyamadı.
 

Anayasada “İlköğretim parasıdır “diye yazılı olmasına rağmen, parasız bu halk çocuklarını acaba okula gönderebiliyor mu diye soran bir tek insan yok…
 

Burada demek oluyor ki ilk olarak yapacağımız tek şey, isi, gücü olmayan halka okuma olanakları sağlamak, fabrikalar vs. açmak lazım… İnsanlar ekonomik anlamda kendilerini mahkûm hissetmemeli değil mi?
 

Ama bunu yapmak isteyen siyasiler nerede, onlar ancak insanları yoksullaştırarak, sadaka toplumu haline getirmek çabası içeresindeler. Kendileri han, hamam alırken, vurgun üstüne vurgun yaparken, vatandaşa ise din imam vaat ediyorlar…

 

İnsanların inançlarını, giyim, kuşamlarını istismar ederek oy avcılığı yapıyorlar…
 

Oysa Türk halkı olarak biz özgür bireyler, özgür yurttaşlar olmak istiyoruz…
 

Ülkenin var olan kaynaklarının adil ve hakça paylaşılmasını, çocukların aç yatağa girmemesini istiyoruz.
 

Tüm bunları elbette ancak örgütlü bir DEVLET yapabilir. Ahlaklı bir siyasi anlayış yapabilir.
 

İşte; Türkiye halkı bunları yapacak ahlaklı siyasetçilerini arıyor.
 

Herkes tutturmuş “özgür birey”, “önce kendini kurtar” diyor ama bunun nasıl olacağı hakkında kimse fikir beyan etmiyor.

 

Oysa halk;
 

Demek oluyor ki, açlık sınırı altında yaşamını devam ettirmeye çalışan halk, o zaman öncelikle örgütlenerek işsizliği, yoksulluğu bize dayatan AKP iktidarını söküp atmak zorundadır.

 

Kapatılan fabrikalarımızın, sanayi alanlarımızın yeniden açılması, özelleştirme adı altında peşkeş çekilen tesislerin yeniden devletleştirilmesi gerekiyor…

 

Taşeron işçiliğin kaldırılarak, iş güvenliğinin yeniden güvence altına alınması gerekiyor…

 

Toplumu üretime katmak gerekiyor.


İşte o zaman daha özgür bireyler olabilir.
 

Sizce de öyle değil mi?