Ülkede her geçen gün olmayacak işlerle karşı karşıya kalıyoruz.  Geçenlerde RTÜK, Halk TV’ye mimikler yoluyla terör propagandası yapma gerekçesiyle ceza verdi, öncesinde de mahkeme İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Süleyman Soylu’nun ‘ahmak’ ifadesini kendisine iade etmesini, YSK üyelerine yönlendirmiş ve yüksek bürokratlara topluca hakaret suçundan hapis ve siyasetten men cezası vermişti.

Hükümetin her geçen gün artık bu kadarını da yapmazlar diye düşündüğümüz ne varsa yaptığı bir noktada, muhalefet “böyle bir şey olabilir mi?” pozisyonunu canı pahasına korumaya devam ediyor.

Peki neden?

Her şeyden önce, muhalefet denilen bloğu oluşturan parçalı yapının içerisindeki milliyetçi-muhafazakâr blok, Türkiye’nin hazırlandığı değişime kendilerini hazırlamadıkları gibi, sarayı değil, sarayın içindekini değiştirmenin yeterli olacağını düşünüyor gibiler.

Oysa toplumsal muhalefet 6 masa gibi düşünmüyor…  Atatürk’ün kurduğu Laik Demokratik cumhuriyetin fabrika ayarlarına dönmesini,  karşı devrim hareketini söküp atmak istiyor. Bunun gerçekleşmesi için de tek yol var top yekûn birlik ve dayanışma içinde olmak…

Ana muhalefet CHP’nin başını çektiği 6 masa, toplumsal muhalefetin öngördüğü dayanışmaya engel olarak, ülkenin geleceğini tehlikeye atmaktadır…

Toplumsal muhalefet ve 6’lı masa dışında bulunan siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri de parlamenter demokrasiden yana tavır koyuyor.

Bu durumda Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken tek adam düzenini yıkmak için “parlamenter demokrasi” yi savunanlarla birlik olmak ve bu dayanışmayı savunmaktır. 6’lı masa içeresinde “parlamenter demokrasiyi”  savunan başka siyasi partilere tavır koymak, HDP konusunda PKK ile ilişkisi bağlamındaki tavrımız nettir”  demek, saraya dolaylı destek vermektir.  Şahsen ben Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam , bu görüşü asla kabullenmem  özellikle de Özgürlük ve Emek ittifakı ile sol ittifakı da masaya davet ederim.