HAYAT’TA bazen insan yenilir duygularına ama ölmez!

İnsan kaybedebilir... Bu kayıplar sürekli de olabilir. Ama yine de bu kayıplardan öğrendiğimiz çok yaşantılarda var. Büyümenin yaşı vardır.20 yaşına gelirsen büyümüşsün… İçimizdeki çocuğu hesaba katmazsak tabi… Öğrenmenin yaşı yoktur. Bunu bizzat yaşayarak öğrendim…

*

Ben ilk sosyal paylaşım sitesinde başladım yazmaya. Başkalarının sürekli olumsuz eleştirilerine aldırmadan her gün kendime katkıda bulunduğunu zannediyorum...

 *

İlk kez 2009'da burayla tanıştığımda, buranın sadece videoların atıldığı; Birde çiçek, kalp, çay kahve gibi uygulamaların gönderildiği bir yer olduğunu düşünüyordum

Sonrasında şiirler, yazılar, haberler, özlü sözler, aforizmalar v.b. sürekli değişiklikler ve yeniliklerle rastlaştım...

*

Bu arada ufaktan ufağa yazmaya başladım... Önce devşirme ve giydirme oluyordu yazdıklarım...Kendime güvenim yoktu yazabilme konusunda.. Buna özgüven diyelim!

Hatta bir siteden ilkyazı yazma teklifi geldiğinde, çok heyecanlanıp bir arkadaşımdan yardım almıştım...

*

Zamanla düzenli olarak yazmaya başladım. Îlk yazılı basında, sonra memleketimdeki yerel gazetelerde yazmaya başladım... Sonra diğer digital ortamın gazete ve sitelerine ve yurt dışı dergilere, iki yıl Tahran da Mandegar ve Maral adlı siteye yazdım. Hatta yazılı basın- medya-dergi... Oradan diğer Türk-i Cumhuriyetlerine...

*

Ama bu sosyal medyaya hep saygı duydum. Hatta arkadaş da eklemek istemiyordum... Arkadaş sayım 100' ü geçince afakanlar basıyordu beni. Siliyordum... Çok amatör bir ruhla başladığım bu sosyal paylaşım sitesinde itiraf ediyorum ki öncesinden hiç tanımadığım adını-sanını duymadığım" Edebiyat Dünyasından" birçok yazar, şair arkadaşım oldu. Çoğuyla hâlâ arkadaşız. Hatta İstanbul'a ilk geldiğimde Çoğuyla da tanışıp, yüz-yüze, kitaplarını da aldım... Bir ara Giresun'daki kitaplığımda imzasız bir tane bile kitabım olmadığının farkına vardım

*

Ünlüler de geldi zamanla sayfama... Siyasiler, sanatçılar... Bu bana haz veriyordu o zamanlar.

Zamanla yavaş yavaş öğrendim ki, hiç bunlara gerek yoktu... Ben kendim olmalıydım. Başkalarını sayfama fon yapmadan, vitrin oluşturmamam gerektiğini ve kendimi sürekli geliştirmemi ve de olduğum konumu aşmalıyım diye düşündüm…

*

Bu çok kolay değildi... Bu aşamaya gelinceye kadar insanlarda dürüstlük, doğruluk ararken bunların var olanlarının da zamanla kaybolduklarına da şahit oldum...

*

Burada kendimi suçladım... Herkese dost anlamında potansiyel bakıyordum... Elbette kazık yediklerimde oldu... Haksızlığa uğradıklarımda, aklımı okuyanlarda, kulp takanlarda, bunlara başta üzülüyordum.  Sonrasında aldırmadım!

Önemli olan benim kendimi var edebilmem ve buna bir ivme kazandırıp, bu doğrultuda gidebilmemdi... Çok şükür bunu oluşturmaya başladım. Ama bu süreklilik arz etmiyor bunu biliyorum...

*

Her gün yeni bir şeyler öğreniyorum... Duygular adına... Paylaşım adına. Ne kaybedersem kaybedeyim, ne kadar yanılırsam yanılayım, en çokta güven adına. Ama ben bir şeyin sonuna kadar gitmek istiyorum... Gönül gözlerimin seçiciliğinde inanarak doğru insanları bulmaya ve onlarla gerek burada, gerek reel hayatımda bütünleşmek, paylaşmak, bölüşmek istiyordum kazandıklarımı...

*

Ve belki halen yanılabilirim... Teşhis aşamasında bu o kadar önemli değil...Bir gün savımın doğruluğu hk  Kendime inancımdan, kendimi ödüllendireceğim en güvendiklerim, dostlarım, aile bağlarındaki insanlar..  Arkadaşlarım yanlış bile yapsalar. Hem artık çömez bile değilim. Hem de artık çok üzülmeyeceğim. Hazırlıklıyım her aşamasında hayata. En çokta yaşamaya çalışırken ve de öğrenmeye... Halen kimse kimseye madik atmıyor. Burada herkes kendine atıyor aslında… Küçülüyor gözlerimde, yapanlarda yapılanlar da.

*

Ben yolumu çizdim. Devam edeceğim... Kâh düşe-kalka, kâh mutlu kâh üzgün. Ama bir tek şeyi iyi biliyorum... Ödün vererek bir yerlere gelmeyeceğim hiç…Geldikleri gibi giderler,Sevdikleri kadar var olurlar hayatımda!...

 

Ayla Gürel

Düzenleyen; Dr. Mustafa Torun