Can dostlarımızın beslenmesinden bahsederken yemlenme ifadesini kullanırız. Can dostlarımız (hayvanlar) İnsan eli ile beslendiğinde yemlenirler. Kendi besinlerini kendileri sağladıklarında ise avlandı, avını yiyor deriz.
Doğal hayatlarının gereği avlanarak yaşayan bu can dostlarımız, insan ile bir arada yaşadığı ortamlarda, daha çok insan eli ile beslenmek durumundadırlar.
İnsanlar ya onları yemlerler ya da yiyeceğini vererek beslenmesini sağlarlar. Burada bu beslemenin anlatımı daha çok kültürle, bakış açısı ile ya da yerel alışkanlıklar ve geleneklerle ifadelendirilir.
Sonuç olarak sadece karın doyurmak için avlanırlar, yemlenirler, yemek yerler.
Peki biz insanlar?
Yemleniyor muyuz?
Yemek mi yiyoruz?
Yemek için avlanıyor muyuz? Tabiki katliam için değil de doğanın gereği (balık tutma gibi) avlanmak anlaşılabilir bir durumdur.
Yoksa ava giderken mi avlanıyoruz?
Hangisini seçiyoruz?
Hangisi beslenme tercihimiz?
Yemek mi? Yemlenmek mi?
Ekonomik ve sosyal gelişiminde geri bırakılmış ülkelerde yemek yiyen kesim ile yemlenen kesim diye adlandırılacak durumlar yaşatılmıştır.
Kimi insanlar yemek yediğini sanarak yemlendiğinin farkına varmaz.
Kimi insanlar yemlenmeyi seçerek karın tokluğuna eğilip bükülürler. Ki dayatılan fikirlerde de etken değil edilgen olarak yemlenmiş olurlar.
Kimi insanlar kendilerinin yem olduğunu fark etmeden insanları (dikte ettirerek, dayatarak, baskılayarak) muhtelif sözlerle yemlerler.
‘‘Kapitalizmin ellerinde hırsları uğruna Yem olan insanlar, toplumları yemlediklerini sanırlar.’’
Ancak kendisi yem olan insanlar, işgal ettikleri mevki, makam, unvan vs… kullanarak, insan aklıyla dalga geçer gibi insanları yemlerler! Bu da ava gidince avlanmak gibi bir durumdur.
Ağızda başlayıp bağırsakların itimi ile sonlanan yemek yeme elbetteki insan doğası gereğidir ve olağandır.
Burada Akla, insanlığa, adalete, ahlaka aykırı olan ise; Maddi, manevi, kültürel, ruhsal ve sair yollarla insanların hem yaşamsal beslenmede yemlenmesi, hem de insani değerlerde, fikri icralara yemlenmesidir.
Kazancı ile, bağışlar ile, devlet eli ile insanların yemek yemesi ise insanlık sanatı ile, yemek yeme sanatına dönüşür.
İnsanlar; Beyne giden sağlıklı bilgilerle, bedene giden sağlıklı sporla, ruha giden sağlıklı sanatla, akla giden sağlıklı eğitimle, kültürünü geliştiren sağlıklı sosyal yaşamla, biyolojik beslenmesini sağlayan sağlıklı yiyeceklerle beslenirler. Düşünen, üreten, keşfeden, insani değerleri insanca hisseden insan içindir, hem maddi hem manevi beslenme.
Bu olguları yemek yeme sanatına ( hem biyolojik hem de yukarıda sıraladığımız yaşamsal değerlerle) dönüştürmek siyasi tercihleriyle insanların elindedir.
Peki insanlar fikri, maddi ve manevi yemek yemek mi ister?
Yoksa önüne konan her konuşmayla, her icrayla, her yemle yemlenmek mi ister?
Yem değil yemek yeme sanatını her insanın kendisi belirler.
Bu da öncelikle siyasi tercihlerden geçer. Sonrası ise yönetimin politikalarını irdelemek, muhakeme etmek, eğriyi/doğruyu ayırt etmek ve sesini duyurmakla gelir.
Değerli dostlarım yemek yeme sanatınızda artı değerlerin çoğalması, estetikle vücut bulması temennilerimle bir sonraki yazılı sohbetimizde buluşmak üzere sizlere zengin (maddi ve manevi) sofralar diliyorum.
İzninizle ben hem ruhumu, hem beynimi, hem aklımı hem manevi değerlerimi beslemek üzere sanatın ışığında nefes almaya çekiliyor, güzel gönüllerinize Yağlıboya resmimin bir görselini, ‘‘Güfte Renginde Şiir Ritminde’’ Kitabımdan bir şiirimi ve Youtube’da yayımladığım bir (İnsanlarda sevgi yoktu https://www.youtube.com/watch?v=QaKz4oxs0u8 ) şarkımı bırakıyorum.
KOVALANIR KAÇAN DERLER
Coşa coşa ben savruldum
Yara alır coşan derler
Koşa koşa ben yoruldum
Kovalanır kaçan derler
Avlanan avcı gibiyim
Ben gönlümün esiriyim
Aşk zinciri bağlı elim
Bağlanır kaçan derler
Her gün uğra zindanıma
Bir tas sevgi koy kapıma
Hatır sorsan dil ucuyla
Avunur bu can derler
Gel birlikte gün sayalım
Beş mevsimi biz kuralım
Bir yürekte can olalım
Mutludur aşktan derler
Perihan KOCA
www.perihankoca.com
perihankoca9@gmail.com
perihan_koca@hotmail.com
Instagram & Twitter & Facebook & Pinterest