Merhabalar değerli sanat dostlarım, Yürek dallarımızda tutunan hüznün, hazan yapraklarıyla dökülen vedasıyla yeni umutların yeşereceği günlere doğru yolculuğu başlayan bu aylarda güzel gönüllerinizden sevgi ve umut ışığı hiç uzak kalmasın. Ki, güzelliklerin yeşerip rengarenk açacağı baharların müjdesi ile şenlenelim.

 

Sanatın dallarından biri olan fonetik sanatlardan Edebiyat dili ile sohbet ettiğimiz bu ortamda sizlerle sanat ile yaşamı ayıran/birleştiren ince çizginin üzerinde bazı hususlara dikkatinizi çekmeye gayret edeceğim.

 

Geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe doğru uzanan sanatın, yadsınamaz kuralları, geçerliliği, gerçekleri, yönü, yolu, ufku ve ışığı vardır.

 

‘‘Kalem'in kişiliği ve duruşu tutan el'i anlatır.’’

 

Burada süratle görünmeyen parantez açıp kısa bir açıklama yapmak isterim ‘'Kalemin kişiliği ve duruşu tutan eli anlatır’’ Sözüm, Sanatında araç olarak kalem, fırça, yontu, boya, vb. gibi aletleri kullanmanın yanı sıra ses kullanımını da kapsayan bir duruşu ifade eder.

 

Yüreğiyle kalem tutanların duruşları da kalemleri (eserleri) gibidir. Kendileri gibi yazar, çizer, söyler, dinler, duyar, konuşur, duyururlar. Yani ne iseler icraları da öyledir.

Böyle yüreklerin kalemi eğilmez, bükülmez, kopya etmez, tutarsız olmaz, yan yatmaz, çamura batmaz, isteneni değil de kendinde olanı yansıtırlar eserlerinde. Ki, makbul olan da budur. Sevilme, kabul görme, taraf bulma, taraf tutma vesaire gibi kaygıları ve/veya korkuları yoktur.

 

‘‘Amaç için kullanılan araçlar, şahısların amacına ve çıkarına göre işlememelidir.’’

 

Sanatını icrada kullanılan araçlar, kişi, kurum ya da kuruluşların menfaati doğrultusunda oynamamalı dik durmalıdır.

 

Buradan çıkarımla kişiler sanatı (ki meslekler için de geçerlidir) ile konuştukları kadardır. Ortaya koydukları çalışmalar, emekler, duruşlarını kişiliklerini yansıtır.

 

Akıl süzgecinden süzülerek dile akan kelimelerin yanı sıra bazen muhakeme duygusundan uzak, vicdandan yoksun, hiddette ve/veya düşünmeden dilden çıkan kaçak kelimeler vardır.

 

Dil söyler, ama ortaya konan hal, çalışma, eylem ve eser konuşur

.

Buraya kadar icra hususunda konuştuk. Biraz da icrayla ortaya konanları görme, duyma, okuma, anlama, yorumlama hallerine göz atalım. Sözlerimize başlarken Kalem tutma ve yazılanı (ortaya konan) okuma sanatı demiştik. Yukarıda konuştuğumuz durumun özetini bakan gözlere, duyan kulaklara, konuşan ağızlara, algılayan zekâlara yani hepsini tanımlayan ifade ile okuyana da bakmak gerekir.

 

Okuyucu daima kendi bilgisi, birikimi, hissiyatı, dikkati ve algısı kadar okuyabilir. Sizin de fark ettiğiniz gibi burada okuma yazılı bir metni okumak değildir. İnsan okumak, eylem okumak, gördüğünü, duyduğunu doğru anlamaktır. O nedenle yazmak (hal ya da ürün ortaya koymak) kadar okumak da ayrı bir sanattır.

 

Değerli sanat dostlarım; Yağlıboya resmimin bir görselini, ‘‘Güfte Renginde Şiir Ritminde’’ kitabımdan bir şiirimi ve Youtube’da yayımladığım (İnsanlarda sevgi yoktu https://www.youtube.com/watch?v=QaKz4oxs0u8 ) şarkımı güzel gönüllerinize bırakıyorum. Sanat ile özgürce nefes aldığımı hissettiğim hissiyatımla, bu sohbetimizle soluklandığım sanat yüreklerinize eğri oturmayan doğru konuşan özgür nefesler diliyorum.

Bir sonraki yazılı sohbetimizde görüşmek üzere sanatın ışığında ve güzelliklerle kalın.

AL GÜLÜM VER GÜLÜM GEÇİYOR ÖMRÜN

Mutlu olmak için yorma kendini

Al gülüm ver gülüm geçti bu ömrün

İtiraz etmeden hep gülüp geçtin

Al gülüm ver gülüm geçiyor ömrün

 

Çakma bir adın var pek oturaklı

Oturduğun mülkün altın varaklı

Geçmişin var sanki yedi kuşaklı

Al gülüm ver gülüm geçiyor ömrün

 

Kefenin cebi yok hem de ütüsüz

Muhtelif seslerden pek bir görgüsüz

Geçmiyor bir günün dilde sövgüsüz

Al gülüm ver gülüm geçiyor ömrün

 

Kral çıplak der mi bir gün birisi

Çorap söküğüyle gelir gerisi

Kara mizah gibi olmuş kendisi

Al gülüm ver gülüm geçiyor ömrün

Perihan KOCA

 

www.perihankoca.com

www.sanatinrenkleri.com

perihankoca9@gmail.com

perihan_koca@hotmail.com

Twitter & Facebook & Instagram