Güneşi içtim gecemi aydınlatsın diye.

‘‘Toprağı, suyu, ruhumuzu öpmek için eğilirken güneşin gölgesi düşer yüzlere, yüzeylere. Battığında gölgesi kalkarken yüzlerden, yüzeylerden, geriye sadece düşlerimde oynaşan gölgeler kalır.’’

Değerli dostlarım Yukarıdaki girişle yer alan ‘’Gölgesiyle Öpen Güneşi İçme Sanatı’’ Başlıklı, 01.10.16 Tarihli yazılı sohbetimizin devamı niteliğinde olan bu sohbetimizde bu kez tersten bakacağım Güneşin gölgesine. Ve yine sevgide güneş gibi olup, dostlukta gölge gibi kalarak sanatın ışığında aşkla kucaklıyorum güzel bakan kalplerinizi.

Sevgide güneş gibi olurken gözümüzün, gönlümüzün, yüreğimizin, eriştiği her şey, her canlı yüreğimizi aydınlatırken gölgesiyle varlığını hissettirir. Daha önce, gölgenin ilk akla gelen karanlık yüzünden değil, karanlığın içinde aydınlatan yüzünden bakmıştım. Şimdi ise aynanın diğer yüzü gibi tersten bakarak değerlendirmek isterim.

Güneşin varlığı ile ortaya çıkan gölgeleri bazen hiç fark etmeyiz, bazen fark eder ama aldırmayız, bazen de farkına varmadan kanıksarız.

Eğer fark etmiyorsak doğal dengede sıradan olmaktan öte gidemeyiz.

Fark edip de aldırmaz isek gölgelerin gölgesinde kalmaya, esaretinde solmaya devam ederiz.

Diğer taraftan eğer gölgelerin varlığını bilip de kanıksarsak güneşi bile gölgeleyen, gittikçe büyüyen gölgelerin karanlığında ışığa hasret kalırız.

Bunlardan en sonuncusu en vahimidir. Nasıl ki güneş batımında önümüze düşen gölgeler boyumuzdan öte uzayıp giderken devleşir. Tıpkı yaşamda, sanatta, ekonomide, siyasette, sağlıkta/hastalıkta, ilimde, eğitimde, kültürde, adalette, vicdanda, ahlakta yani yaşama ve insana dair yazılı, yazısız ne kadar kural var ise hepsinde gölgelerin gölgesinde kalırız.

Bilirsiniz gölgelerde çiçek değil mantar yetişir. Güneş almayan yüzeyler küf tutar. Tıpkı hava almayan mahzen gibi rutubet kokularıyla küflenir. Biz düşünebilen insanların yapısı (doğa gibi) da böyledir.

Bilgimizi, birikimimizi, ruhumuzu, yüreğimizi ne kadar aydınlatırsak o kadar küf kokan fikirlerden arınır, mantar fikirlileri ayırt eder, yapabildiğimiz kadar güneş gibi aydınlatır, gölgelerinin boyunu kısaltırız. Hatta gölgelere güneşin anlamını önemini haykırırız.

‘‘Güneşin, ışığın olduğu her yerde gölge olur. Önemli olan gölgelerin niteliğidir.’’

Burada değinmek istediğim husus güneşin taklidi olan harici aydınlatma (Elektrik gibi, mum gibi) her insanlığa hizmet ilmi ile kapitalist sistem ve istemle çoğalıyor iken güneş gibi doğal, sürekli ve bonkör değildir.

O halde sevgide, ilimde, sanatta, ahlakta güneş gibi olup, ülke, dil, din, ırk, mekân, renk, kimlik, maddiyat, beklenti, şahsi çıkar gibi yakışıksız durumlarla gölgeler yaratmayalım.

Sanatta da ışığın gölgesinde uzayan gölgeler vardır.

Bu gölgeler ışık sayesinde gölge olarak var olduklarını unutur, sığındıkları ışığı yadsır hatta kendileri ışık olmadıkları sürece gölge olmaktan kurtulamayacaklarını bilemezler. Taklit, kopya gibi hallerle gölge kalarak aslını yaşatır ve ışığı daha da açığa çıkarırlar.

Diğer taraftan eğer güneş olmasaydı gölge olmazdı. Tıpkı ışığın dibine düşen gölgeler gibi. Gölgeler aydınlığın habercisidir, koldaşıdır, yoldaşıdır. Yanımızda yürüyen gölgemiz, yaşamda yer alan fiili varlığımızın kanıtıdır.

Gölgesiyle Öpen Güneşi Görme Sanatında ruhumuzu, aklımızı, zekâmızı, yeteneğimizi ve insan olma kabiliyetimizi ne kadar çok geliştirirsek o kadar yaygın ışık saçar, aydınlanırken, aydınlatırız.

Sevgi ile baktığımız her şey, her yer ve her yürek güzeldir. Baktığımızı güzelleştiren ise sadece var olan güzellikler değil, gönül gözümüzün güzel görme meziyetidir.

Güzelliklerle çoğalırken, güzelleşerek günümüzü, gönlümüzü, duygumuzu, yaşadığımız toprakları, İnsanımızı ve sanatımızı gölgelerden arındıralım. Bu güzelliklerle Sanatın güzelliğini yadsımadan, güzellikleri görme ve güzel kalma sanatını da yaygınlaştırarak yaşamımızı güzelleştirelim.

Değerli dostlarım, Yüreğimizin sarı sıcak bakması, fikrimizin karanlık olmaması, düşüncemizin aydınlatması, ruhumuzun gölgede bile ışık saçmasını, eylemlerimizin samimi olmasını arzu ediyor, sanatla yüreklerinize ulaşacağına inanıyorum.

Sizleri gölgesiyle öpen güneşi görme sanatına davet ediyor, bir sonraki yazılı sohbetimizde görüşmek üzere güzel gönüllerinize Yağlıboya resmimin bir görselini, ‘‘Güfte Renginde Şiir Ritminde’’ Kitabımdan bir şiirimi ve Youtube’da yer alan bir ( Güzel gözlerini aç ne olursun https://www.youtube.com/watch?v=UlZGIQ4ih_4 ) şarkımı bırakıyor, saygı ve sevgimle selamlıyorum.

 

ÇOK ZOR GELİR

Yüreğimi veren benim

Bütün dünya alem bilir

Canımdan çok seven benim

Ayrı kalmak çok zor gelir

 

Güneş gibi doğdun bana

Yağmur olup yağdın bana

Tek ümitken sen bu cana

Derdi bulmak çok zor gelir

 

Öpüp sarsam kana kana

Yetmez ki bu ömrüm bana

Canım feda olsun sana

Sensiz gülmek çok zor gelir

 

Senden uzak geçmez günüm

Sensin aşkta bütün yönüm

Gelse bile bir gün ölüm

Sensiz ölmek çok zor gelir

Perihan KOCA

 

perihankoca.com

sanatinrenkleri.com

perihankoca9@gmail.com

perihan_koca@hotmail.com

Instagram & Twitter & Facebook