Hastane’de teşhis maratonunda yol almaya çalışırken, ultrason sırasında WC’ye bir an önce gidebilmek için, mesanede hissettiği baskıyı yüzünde mimiklendirenler ile bir arada gözlemlerdeydim.

75 yaşlarında sırasını bekleyen bir erkek hasta, yüksek tınılarla konuşmaya zaman zaman hadi ama diye sırasının gelişini hızlandırmaya çalışıyordu. Elbette sesteki bu ayarsızlık ağır işitmeden kaynaklanıyor olmalıydı. Diğer taraftan kolay değil di WC yi özletmek. Daha da önemlisi belliki eziyeti huzurunu elinden almıştı. Buraya kadar hepimizin şu veya bu şekilde tanıklık ettiği muhtemel manzaralardan biri olan bu durumda, dikkatimi çeken bir husustan çıkarım yapmak isterim bu yazılı sohbetimde.

Eziyetin isyanında olan bu hasta içeri alındığında arkasından diğer hasta, bunu Kaz Dağları’na göndersinler diye, biraz fettan biraz suçlayıcı üslup ile laf attı. Buraya kadar da alıştığımız (hatta kanıksadığımız) ve ne yazık ki yaygınlaşan durum manzaraları diyebiliriz. Gerçi alışmak ve kanıksamak tabiatıma aykırı olsa da gözlemim bu doğrultuda.

Teşhise giden yolda bu hasta, (ultrason) probunun baskısı ile için için kıvranırken, diğer hasta tarafından terörist yerine konduğunun farkında değildi. Tabiki bu bakma deliğinden bakan hasta Kaz dağları’na bakışını da ortaya koyuyordu.

Yaşama, yaşamında karşılaştıklarına, yaşadıklarına yani merkeze kendisini koyup da etrafına bakanların görme kabiliyetleri elbette farklıdır.

Bu farklılıkları açığa çıkaran unsurlar arasında yaş, kültür, eğitim, çevre, aile, psikolojik, sosyal ve ekonomik etkenleri yadsıyamayız. Ancak kişinin kendisini eğitmesi en önde gelen unsurdur.

‘’Bakma deliğinden bakanlar bütünü göremezler.’’

Yukarıdaki gözlemimde hissettiğiniz gibi, çok yönlü sıkıntılar var. Sağlıktan tutun da sağlıksız, yaklaşımlar, bakışlar ve yaşamsal duruşlara varıncaya kadar uzar gider bu tespitler.

‘’Nereden baktığınız nasıl gördüğünüzü ve neyi göreceğinizi belirler.’’

Özetle; Donanımınız ne olursa olsun, eğer bakma deliğinden bakarsanız göreceğiniz de bir noktadan ibaret olacaktır. Bu da resmin tamamını görmenize, duyumsamanıza, özümsemenize, ideanıza en büyük engel olarak talihsizce anlağınızı işgal edecektir.

Bakma duyunuzun önünde ne bir perde ne de bir engel olmasın. Elbette burada salt gözün görme vasfı değil dikkatinizi çekmek istediğim husus.

Kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını, insana yönelen her türlü mobbingi, doğaya yaşatılan acıyı durduran bakışlar ve görüşlerin çoğalmasının insanlığı çoğaltacağına dair hissiyatıma da şimdilik bir dipnot olarak söylemeden geçemeyeceğim.

Baktığını gören, duyduğunu işiten, yüreğiyle dokunduğunu hisseden, çağdaş, çağcıl, modern ve laik siz değerli dostlarımla bir sonraki yazılı sohbetimizde buluşmayı ümit ediyorum. Güzel gönüllerinize yağlıboya resmimin görselini, ‘‘Güfte Renginde Şiir Ritminde’’ Kitabımdan şiirimi ve Youtube’da yayımladığım bir (Al Eline Dilli Sazı – Halk Kızı https://www.youtube.com/watch?v=Wn-LKVF7_-8 ) şarkımı bırakıyor, güzellikler diliyorum.

Tam da veda ediyorken GÖRMEK, GÖREMEMEK, YA DA GÖRMEMEK işte bütün meselelerden biri de bu demek istedim.

OL DEYİP DE ALLAH VERDİ

 

Bu alemi yaratan kim

Kim ol dedi kim can verdi

Yeri göğü donatan kim

Ol deyip de Allah verdi

 

Cana canı veren Allah

Tenden canı alan Allah

Cana ruhu Bismillah

Ol deyip de Allah verdi

 

Bir zerreden okyanusa

İlk nefesten son nefese

Hayat bulup yaşıyorsa

Ol deyip de Allah verdi.

Perihan KOCA

 

perihankoca.com

sanatinrenkleri.com

perihankoca9@gmail.com

perihan_koca@hotmail.com

Instagram & Twitter & Facebook