Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, toplantıya, heyette yer alan Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez Parilla, Ekonomi ve Planlama Bakanı Alejandro Gil, Enerji ve Madenler Bakanı Vicente de la O Levy, Dış Ticaret ve Yatırım Bakanı Rodrigo Malmierca Díaz ve Küba Ankara Büyükelçisi Alejandro Francisco Diaz Palacios ile katıldı.

“Yaşasın Özgür Küba”, “Yaşasın Sosyalizm” pankartlarının, Türk ve Küba bayraklarının önünde konuşan Canel, Türkiye’deki Küba dostlarına teşekkür ederek söze başladı. “Coğrafya olarak uzak olmasına rağmen halkları yakın iki ülkeyiz, Türkiye’de Küba’yı anlatmak çok önemli” diyen Canel, “sizin çalışmalarınız sayesinde Türk halkı Küba devriminin kazanımlarını tanıyor” ifadelerini kullandı. Türkiye’de son dönemde Küba dostlarının yaptığı faaliyetleri anlatan Canel, şunları söyledi:

“Küba’nın sağlık emekçilerinin başarılarını anlattınız. Küba beşlisi ABD’de hapisteyken çabalarınız mutluluk vericiydi. Beş arkadaşımız sizin sayenizde serbestler. Sosyal medyada da Küba’yı savunmak için aktif şekilde çalışıyorsunuz. Kovid 19 döneminde, salgınla mücadele eden Henry Reeve Sağlık Tugayı’na Nobel Barış Ödülü kampanyası da çok önemliydi. Küba’ya yaptığınız bağışları aldık. Sizden gelen şırıngalar, Kübalı bilim adamlarının geliştirdiği aşılar ile buluştu, desteğinizle Küba’da Kovid kontrol altında. Aynı zamanda ABD ablukasına karşı yürüttüğünüz çalışma da çok değerli. Size teşekkür için çok gerekçe var.”

SOSYALİZMLE ÇELİŞEN ADIMIMIZ YOK

Miguel Diaz-Canel, konuşmasında, Küba’nın karşısındaki ABD ablukasının ağırlığını ve neler yapılabileceğini de anlattı:

“Ablukaya karşı mücadelede yapabileceğiniz en iyi şey Küba gerçekliğini iyi anlamak. Bu gerçeği mümkün olduğunca yaymanız, anlatmanız…”

Canel, “Küba gerçekliği” dediği durumu ise şöyle tanımladı: “Biz sosyalizm inşasını savunuyoruz. Bu da mümkün olan tüm alanlarda toplumsal adalete erişmek demek bizim için. Dolayısıyla sadece ekonomik hedeflerden bahsetmiyoruz. Bu tek başına bir anlam taşımaz. Herhangi bir ekonomik büyüme ancak kolektif refahı getirdiği, toplumsal adalet sağladığı sürece anlamlıdır.”

“Sosyalizm inşası”nın oldukça karmaşık bir süreç olduğunu söyleyen Canel, şöyle devam etti:

"Emperyalizm, sosyalizm inşasını engellemek için her türlü önlemi alıyor. Bizler sosyalizmi inşa etmeye çalışanlar ise sermaye aklına karşı, gelir dağılımın eşitlikçi olduğu ve sosyalizme varmaya çalışan bir toplumu kurmayı çok kritik görüyoruz. Temel sorunumuz bunu nasıl başaracağımız. Üstelik ufak ve yoksul bir ülkede, aynı zamanda dünyanın en büyük gücünün uyguladığı ablukada... Dolayısıyla Küba’da bir tarafta bu ideal var. Gelecekte ulaşmak niyetinde olduğumuz o değerli proje var. Öte yandan karmaşık ve zorlu momentte yapabileceklerimiz var. Yani içinde bulunduğumuz anda mümkün olan var. Ve bu güncel zaman içinde yapabildiklerimiz gelecekte yapmak istediklerimizle çelişki içinde değil.”

Eylemlerini nasıl sınadıklarını ise Canel şöyle açıkladı:

“Ablukaya ve bizi de etkileyen küresel ekonomik krize karşı attığımız her adımı ve aldığımız her önlemi, devrimci bir şekilde gözden geçiriyoruz. Bu yaptığımız eşitsizliği artırır mı, bizi savunmasız bırakır mı, sosyalizmle çelişir mi diye soruyoruz. Dolayısıyla yaratıcı ve kararlı olmak zorundayız. Bütün bunları da karmaşık şartlar altında yapmak durumundayız.”

TÜM SOMUNLARI SIKTILAR

Miguel Diaz-Canel, Küba’nın bugün yaşama koşullarının dünden daha zor olduğunu da anlattı:

“Küba, 60 yıldır tanık olduğumuzdan çok daha ağır bir ablukayla karşı karşıya. 2019’un ikinci çeyreğinden itibaren daha da ağırlaştı. Trump yönetimin Küba’ya karşı aldığı 243 önlemle büyüdü. Biden da bunları oportünist bir şekilde devam ettiriyor. Bunlar, ülkemizi finans ve enerji alanında çirkin şekilde hedef alan adımlar. Küba’ya yakıt gelmemesi için her şeyi yapıyorlar, bu hayatın her yanını etkiliyor. Hiçbir banka Küba ile mali ilişki kurmak istemiyor. Temel döviz gelirlerimiz kesilmiş durumda. Bu da Küba halkının temel maddelerinde kıtlığa yol açtı. Gıda ver ilaç eksikliği var. Üretim süreci için gerekli hammaddelerin, sınai altyapımızı modernize edecek maddelerin girişi engelleniyor. Örneğin elektrik tesislerimizin bakımı için gerekli madenleri engelliyorlar. Haliyle her şey zorlaşıyor. Ulaşımda, sağlıkta, inşaatta, birçok soruna yol açıyor."

Canel, ABD ablukasına bir de pandeminin eklendiğini, buna rağmen vahşi koşulların devam ettiğini söyledi:

“Dolayısıyla tüm somunları sıktılar. Ne kadar ileri gittiklerini şöyle örnekleyeyim... Salgın başladığında sağlık merkezlerinin tamamı pandemi merkeziydi. Solunum cihazları alacağımız tüm şirketleri engellediler. Bu yetmezmiş gibi oksijen fabrikalarının oksijen satmasını da engellediler. Oksijen rezervleri hızlı bir şekilde tükendi. Çok trajik bir durum ortaya çıktı. En sonunda Rusya’dan her gün 2 uçak düzenli olarak oksijen taşımak için kalktı.”

Canel, bir gece yaşadıkları olağanüstü olayı şöyle açıkladı:

“Santa Clara’da hastaneye oksijen yetişmedi. 2 saat boyunca hastanedeki sağlık personelleri hastalara suni teneffüs yaparak ayakta tutmaya çalıştı. Neyse ki tüpler yetişince kimse hayatını kaybetmedi. O an Küba’ya bir şey olmayacağına daha çok inandık. Ardından aşı dağıtım tesislerimizi kurduk. Kendi aşımızı geliştirdik. Bilim insanlarımız kendi solunum cihazlarımızı yaptık. Bunları bütün dünyayla paylaşacağız. Beş aşı adayı geliştirdik, üçü kullanılıyor. Sonuçta pandemiyi kontrol altına aldık. Oksijen tesisimizi tamir etmiş durumdayız. Yeni tesis de kuruyoruz. Tüm bunlar direnme gücünü düşünmeme sebep oluyor.”

 YARATICI DİRENİŞLE KAZANACAĞIZ

Miguel Diaz-Canel, direnmeyi “katlanmak” olarak algılamadıklarını, “yaratıcı direniş” dedikleri süreci yaşattıklarını söyledi:

"Direnmek ve karşısında harekete geçmek. Direnmek ve sürekli büyümek. Direnmek ve sürekli ilerlemek. Direnmek ve sürekli olarak kendi çabalarınızla, kendi inançlarınızla yaşamak. Yaratıcı direniş dediğimiz kavrama böyle varıyoruz. Bu kadar zorlu bir saldırıya karşı direndiysek bunu da yaparız inancıyla devam ediyoruz. Aynı yaratıcı direnişle ablukanın da üstesinden geleceğiz. Bu direnişin siz de parçasısınız. Küba halkı yalnız olmadığını biliyor. Küba’nın daha iyi dünya idealini paylaşan dostları var. Bizim için ve daha adil bir dünya için mücadele eden dostlarımız var. Biz ne yapabiliriz diye sorduğunuzda, ben bu yaratıcı direnişi devam ettirin derim. Ki siz de öznesiniz… Ve olabilecek en kısa zamanda birlikte kazanacağız."

DOSYASINDA İŞBİRLİĞİ VAR

Buluşmada, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan da Canel’e “hoş geldin” konuşması yaptı. Okuyan, Küba’yı ilk olarak 29 yıl önce ziyaret ettiğini hatırlattıktan sonra şunları söyledi:

“Herkes Küba denilince devrim dönemini hatırlıyor. Oysa 1991 sonrası Küba’nın varoluş mücadelesi, en az devrim dönemi kadar değerli. Bu mücadeleyi nasıl bir kararlılıkla yönettiklerini, Küba halkını bağımsızlık ve sosyalizm yolunda tutmaya çalıştıklarını defalarca gözlerimle gördüm. Küba devriminin bütün insanlıkta uyandırdığı iyimser romantizmin dışında çok zorlu bir mücadele içinde olduğunu görüyoruz. Bu mücadelede bize düşen, Küba devrimini ve halkını anlamak, bu mücadelenin siyasi bir mücadele olmasının dışında ahlaki bir mücadele olduğunu kavramak. Biz, Küba’nın Türkiye’deki dostları olarak, bugün Küba’ya karşı yürütülen ambargoya karşı mücadeleyi, üzerimize düşen en temel görev sayıyoruz. Bunun için elimizden geleni yapacağız.”

Okuyan, Miguel Diaz-Canel’E Küba Komünist Partisi’nin yayın organı Granma’nın Türkçe versiyonunun seramiğe basılmış halini ve Raul Castro’nun Türkçe biyografisini ve kendi kitaplarını hediye etti.

Rusya’dan sonra Türkiye’ye gelen Canel’in dosyasında, Türkiye ile kurulacak ekonomik ve enerji iş birliği olduğu öğrenildi. Canel’in, Türkiye’den sonra Çin’i de ziyaret etmesi bekleniyor.