22 yaşındaki Mahsa Amini, başörtüsünü yanlış taktığı gerekçesiyle 16 Eylül’de İran’da ahlak polisi tarafından öldürüldü. Amini’nin ölümü ülke çapında İranlı kadınların “eşit haklar” için önderlik ettiği tarihi protestoları ateşledi. Protestoların gerek güvenliği gerekse rejimi nasıl etkileyeceği ise sonuca varamamış bir gündem konusu. Cumhuriyet, İran’da yaşanan olayların yansımalarını ve akıbetini İran Araştırmaları Merkezi’nden kıdemli uzman Bilgehan Alagöz, İranlı sanatçı Yasmin Golshani ve Azerbaycan’da uzun yıllar görev yapmış ve bölgeye hâkim emekli Tümgeneral Ömer Bayraklı ile ilahiyatçı ve felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz’e sordu.

 

KADIN MÜCADELESİNE GÖLGE

Protestoların çıkış noktasının çok haklı bir gerekçeye dayandığına dikkat çeken Alagöz, “Eylemlerin gidişatında ülke içinde ciddi bir iktidar mücadelesinin yansımalarını görüyoruz. Ülke içindeki ayrılıkçı grupların bundan istifade ederek kendine alan açtığı gerçeği var. Bu İran açısından bir güvenlik endişesi yaratıyor ve kadınların haklı mücadelesinde gölge düşüren bir konu haline geliyor” dedi. 

SEMBOLİK YAPTIRIMLAR

Batı ülkelerinin İran’a uyguladıkları yaptırımlara ilişkin konuşan Alagöz, “Seyahat kısıtlaması ve mal varlığı dondurulması üzerine tesis edilmiş bir paket var. Bunun uygulamada çok da bir anlamı yok. Bu kişiler zaten İran’ın husumetli olduğu, bu ülkelere gidip gelen ya da buralarda mal varlığı olan kişiler değil. Dolayısıyla sembolik yaptırım kararları olmanın üzerine çıkmış bir süreç değil” diye konuştu. Kararların İran’ı etkilemeyeceğini vurgulayan Alagöz, “Kâr-zarar hesabı yaptıklarında İran’ın kontrol edilemeyen bir nükleer programının olmasının dünya barışı için çok daha büyük bir tehdit olarak düşünüyorlar” diye konuştu.

Golshani, zamanla tamamlanacak olan “Kadın, Yaşam, Özgürlük” adlı çalışma serisinde, dünyanın dört bir yanından yaklaşık yüz efsanevi kadının milliyetlerini belirtmeden isimlerini ve anılarını yeniden canlandırmak istiyor. “Küresel empati ve dayanışma” adı altında çalışmasına başlayan Golshani, yaşamları ve çalışma biçimleriyle birçok kadına rol model olmuş isimleri seçtiğini belirterek “Şimdi aramızda olsalardı, şüphesiz bu devrimi desteklerlerdi” dedi. Eski bir İran geleneği olan ve bin yılı aşkın bir süre önce Pers krallarının destan kitabı Şehname’de bahsedilen kadınların saçının kesilmesi, bugün İran kadınlarıyla dayanışmanın bir simgesi haline geldi. Golshani çalışmasını, el yapımı kolaj tarzında saçlarını kesen elleri, ev tipi bir yazıcıyla bastırıp portrelerle birleştiriyor. 

 

KADIN, YAŞAM, ÖZGÜRLÜK

1967’de Hamburg’da doğan Yasmin Golshani, İran’da büyümüş, Tahran’daki Al-Zahra Üniversitesi’nde ve Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde resim ve görsel sanatlar okumuş bir sanatçı. 1996’da İran’dan Fransa’ya eğitim için giden Golshani, 2008 yılına kadar her yıl İran’a dönmüş ancak ülkedeki riskler nedeniyle Çek Cumhuriyeti’nde kalmaya karar vermiş. Golshani, çalışmalarımın ana temasının kadınların bireysel kimliklerini kaybetmeleriyle ilgili olduğunu anlatarak “Kartonpiyer tekniğiyle otosansür, savaş ve boğulma temaları üzerine çalıştım. Bugüne kadar geçen 26 yılda eserlerim, ülkemin yakın tarihine tanıklık etmiştir” dedi. Golshani, “Genç İranlıların çoğunluğunun laik olduğu ve dinin siyasetten ayrılması konusunda hemfikir olduğunu görüyoruz. Siyasal İslam İran’da başlayıp Ortadoğu’ya yayıldı ancak yakında İran’da ve ardından tüm Ortadoğu’da sona erecek” diye konuştu. 

Yasmin Golshani

"SANATÇILAR DUYARSIZDI"

20 yılı aşkın süredir İranlı sanatçıların duyarsızlığından hep muzdarip olduğunu ve kendini adamış sanatçıların sayısının çok az olduğuna dikkat çeken Golshani, “Şimdi, İran’da protestoların başlamasıyla, sanatçılar mücadelenin ön saflarında yer alıyor ve olağanüstü yaratıcılıkla uluslararası dayanışmayı bilgilendirmeye ve yaratmaya çalışıyorlar. İran’da internetin sürekli kesilmesine rağmen dünyanın her yerindeki yayın çalışmalarının büyük yardımı oldu” ifadelerini kullandı. Golshani, Ülke içindeki sanatçılar birçok riskle karşı karşıya. Rejimin amacı, halk arasında korku yaratmak ve seslerini susturmaktır. Ama bir yandan da rejim halkın öfkesinden korktuğu için bunu yapamıyorlar. Gelecek, daha iyi bir yaşamı hak eden İran gençliğine ve İran halkına aittir” dedi.

 

MOLLANIN "ACİZ DURUMU"

Protestoların başını çekenlerin kadınlar olduğunu ve sonraları gösterilerin bütün İran’a yayıldığına dikkat çeken emekli Tümgeneral Ömer Bayraklı, “Kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanması her geçen gün olaylarda yaşamını yitirenlerin sayısının arttığını gösteriyor. Yönetim kaos ortamına asla müsaade edilmeyeceğini belirtmesi ortalığı daha da geriyor. İran içerisindeki etnik yapı incelendiğinde gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan yaklaşık her 10 yılda bir bu tür protesto hadiseleriyle karşılaşıldığı biliyoruz” dedi. 

Ömer Bayraklı

Yaşananların orantısız güç kullanımı açısından Türkiye’deki “Gezi Olayları” ile benzerliğine dikkat çeken Bayraklı, “Anayasal bir hak olan bir protesto gösterisini ülke bekası adı altında koskoca paranteze alarak orantısız güç sergilenmesi devletin de aciz durumunu ortaya koymaktadır. Acemice davranışlar dış güç diye adlandırılan ülkelerin ekmeğine yağ sürmektedir. Bu da kabul edilemez bir acemiliktir” diye konuştu.

Bayraklı ayıca protestoların uzun sürede bir iç isyana dönüşmesinin uzak bir ihtimal olduğunu ancak gerçekleşmesi halinde Türkiye için en büyük tehlikenin yasal olmayan göç ve sığınmacıların Türkiye istikametine doğru gelişleri olacağını söyledi.

 

YENİ İDAM KARARI

İran Yüksek Mahkemesi, dün Muhammed Kobadlu ile Saman Saidi’nin idam cezasına yaptıkları itirazın kabul edildiği, ikisinin de ye- niden yargılanacağı bildirilmişti. Ardından yeni bir açıklama yapılarak “Tahran’da isyan- cıların devam eden yargılama sürecinde, bir polis memuruna arabasıyla çarparak ölü- müne neden olan Muhammed Ko- badlu’nun idam kararına yapılan itiraz kabul edilmedi” denildi. Rap sanatçısı Saidi’ye veri- len idam hükmünün ise bozulduğu yinelendi.

TARİKATLARIN FONU BİTECEK

Siyasal İslamcılığın Türkiye üzerindeki etkisini anlatan Prof. Dr. Şahin Filiz, “Siyasal İslamcılar, demokrasiyi, barışı ve insan haklarını araçsallaştırarak ortaya çıktı. Ortadoğu’daki halklar da bunun farkına vardılar. Ancak ne yazık ki çok büyük bedeller ödediler ve hâlâ ödemeye devam ediyorlar” dedi. Siyasal İslamcılığın bütün kutsalları zorbalık için kullandığının altını çizen Filiz, “Özellikle İran’da zorba bir yönetim şekli ve yaşam tarzı dayatarak nasıl bir diktatörlük kurduklarını gösterdiler. Türkiye’de İslamcılığın İran’dan yayılmasına yönelik bir korku vardı. Ancak İslamcılık, Türk halkı düzeyinde bitmiştir. Bundan sonra da ayağa kalkamaz. İran’dan gelmesi de mümkün değildir” diye konuştu.

Şahin Filiz

Türk halkının siyasal İslamın iç yüzünü kesin olarak anladığını vurgulayan Filiz, “Atatürk Türkiye’sinin getirmiş olduğu laiklik kültürü ile Türk halkının çok büyük bedeller ödemeden bunun farkına vardığını görüyoruz. Fakat emperyalist ülkeler Ortadoğu ve Türkiye’de siyasal İslamcılığın bitmesinden endişe ediyorlar. Bunun için de tarikat ve cemaatlari doğrudan ya da dolaylı olarak fonluyorlar. Şu anda Türkiye’deki dinci yapılanmanın arkasında halklar yok sadece emperyalist kuruluşların sağladığı bir yapay güç var. Bu fonlamaların bitmesiyle de ortadan yok olacaklar” ifadelerini kullandı.