AYSEL YENİDOĞANAY

 

Bir süredir gündemle ilgili yazı yazmıyorum.

Siyasetin her an renk değiştirmesinden, çıkarı için onurunu satanlardan, kendine Müslüman olanlardan, kadın cinayetlerinin son bulmamasından, hayat pahalılığından, iptal edilen müzik festivallerinden ve adaletsiz sınav sisteminden bunaldım.

Yazmayacağım işte yazmayacağım! Sorunlar çözümsüz kaldıktan sonra yazmanın ne anlamı var ki? Bir tatil beldesinde yaşıyordum ve ben yaşadığım yerin tadını bile çıkaramıyordum.

Yaz boyunca dünyanın her yerinden, her renkten, her dinden insanlar gelir buraya. Bir liraları on yediye katlanıp, cenneti yaşayıp dönerler.

Benim onlardan neyim eksik? Bir liram on yedi lira etmiyor ama dolar bazında kirasını ödediğim bir evim var. Yaz kış buralıyım. O zaman ne duruyorum; at gözlüklerimi takıp dolaşayım ortalıkta. Günümü gün etmenin zamanı.

Bisiklet sürdüm, uzun yürüyüşlere çıktım, yüzdüm,  salaş kafelerde çay içtim. Ve sıra balık almaya geldi.

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda gelen balıklar meşhurdur bizim buralarda. Kaya barbunu “al beni” diyerek göz kırpıyor bana. Eeee, yaş altmışı bulunca omega 3’e ihtiyaç duyar beden. Kilosunu sordum: 460 lira.(Yazıyla dört yüz altmış.) Emekli maaşımın sekizde biri. Ben yine semizotuyla idare edeyim. En azından onun destesi sekiz  lira…

At gözlükleriyle dolaşmak buraya kadarmış. Tatil beldesinde ikamet edip tatilci gibi yaşamak bana göre değilmiş, bunu anladım. Ne kadar kaçarsan kaç, sonunda hayatın acı gerçekleri tokat gibi çarpıyor yüzüne.

Kendi ülkemde Avrupalı emekli bir turist ve mülteci bir Suriyeli kadar değer görmediğimin farkına vardım.

Bilmek yanmaktır. Yanmanın bilincine varmış biri olarak yeniden gündemin içine daldım. “Ne kaçırmış olabilirim” diyerek sanal gazeteleri ve twetter’ı taramam yeterli oldu.

Örneğin, hayat pahalılığının Allah tarafından olduğunu ve bunu söyleyene Allah’ın VIP araba tahsis ettiğini öğrendim.

Sonra TV'deki bir tartışma programında, Sinan Ogan Suriyelilerin ücretsiz sağlık hizmeti aldığını söylüyor.  AKP'li Resul Tosun itiraz ediyor: Suriyelilerin ücretsiz hastane hizmeti almadıklarını, ücretini Sağlık Bakanlığı'nın ödediğini söylüyor.

Suriyelilerin sağlık hizmet bedelini bizden kesilenlerle ödediğimizi öğreniyorum böylece…

Kadına yönelik şiddet ve cinayet cephesinde yeni bir öneri ve önlem paketi olmadığını öğreniyorum. İstanbul Sözleşmesi de iptal. Bundan böyle, Yüce Yaradan’ın merhametine sığınacak artık kadınlar…

Ve en önemli gündem maddesi: Ankara’da Alevi dernekleri ve cemevlerine eş zamanlı saldırılar…

Ve birkaç gün sonra yeniden düzenlenen saldırılar…

Muharrem’de sessizce orucunu tutan insanların sabrı ve tavrı ürkütmüş olmalı, inanç özgürlüğünü içselleştirmemiş insanımsıları.

Alevi Raporu’nun açıklandığı basın toplantısında konuşan Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Selahattin Özel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son iki sene içerisinde alevilere yönelik nefret söyleminin iki katına çıktığını söyledi. Özel açıklamada, Erdoğan'ın 2011 yılında 9, 2012 yılında 6 kez Alevilere yönelik nefret söyleminde bulunduğunu söyledi.

Ve eklemiş:

“Hükümetin, cami ve Diyanet merkezli bir devlet ve toplum dizaynı yapmaya çalıştığını, Alevilere yönelik ötekileştiren, ayrıştıran onların başta yaşam hakları olmak üzere temel hak ve özgürlüklerine yönelik her türlü ihlal, aşağılama, saldırı, hakaret içeren olaylar, tarihin her evresinde kesintisiz şekilde devam etti.”

Öyle diyor Başkan Selahattin Özel ama Recep Tayyip Erdoğan bu söylemi yalanlarcasına cemevi ziyareti yapıyor. Toplama dedelerle bir olup, Hz. Ali, Hacı Bektaş-ı Veli ve Atatürk portrelerinin yok edildiği bir toplantı yapılıyor.

Alevilik hakkında en ufak bir fikri dahi olmayan biri kaldırtır ancak Hz. Ali, Hacı Bektaş-ı Veli ve Atatürk portrelerini.

“Böl parçala yönet” sistemini uyguladığınız sürece samimi değilsiniz sayın Recep Tayyip Erdoğan.

Cemevi ziyaretlerini boş verin; AİHM'in Aleviler için verdiği kararı uygulayın yeter.

Aziz Nesin’e sormuşlar:

"Alevi değilsin ki sana ne oluyor?”

O da yanıtlamış:

"İnsan değilsin ki sana nasıl anlatayım"

 İnsan ne çok yakışıyor İnsana...

Öteki olmayanlar, cennete gitmek için bu dünyayı Cehenneme çeviriyorlar. Biz, yani ötekiler,  dünyayı cennete çevirmek için onların cehennemine direniyoruz.

Çünkü biz halkız. Alevi’si, Sünni’si, Türk’ü, Kürd’ü Ermeni’si, Süryani’siyle bir bütünüz. Acıda, sevinçte, kederde, mutlulukta birlikteyiz. Hoşgörü özden gelen bir duygudur…

Ve son söz Kur’an’dan:

 “Onlara: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!” dendiği zaman, “Hayır! Biz ancak ıslah edicileriz” derler. (Bakara 11 )