Türban, Türkiye’nin gündeminde yer alan bir konudur. Türkiye’nin işsizlik, ekonomi, deprem, eğitim, sağlık, güvenlik vs. temelindeki konular hala devam ederken  gündeme gelmesi toplumun kutuplaşmasına da neden olabilmektedir.
Peki toplumu  bu derece kutuplaştıran sorunun tarihsel geçmişine göz attığımızda, toplumlarda ayrışmayı körüklediğini de görüyor muyuz? 

Sümerlerde seks işçilerinin kullandığı “giyim aracı”ydı türban. Fransızlarda da rahibe kadınlar kullanırmış. Türkiye’de 12 Eylül Anayasası ile beraber bu sorun gündemden hiç düşmedi, iktidarların daima oy deposu oldu ve siyasal simgelerden birisi haline getirildi. 

Türbana bakış açısı kadını adeta tüm toplumsal sorunlarından arındırarak salt ikinci sınıf bir vatandaş konumuna sokmaya başladı. Baskı/itaat etme ilişkisi belirginleşmekte. Hele çağdaş, demokrat gibi batıya özgü kavramlar yanında bir de üstüne üstlük bayraktarlığı yapan kesimlerin AB ve ABD gibi toplumlara yaklaşma eğiliminde doz artmışken... 

Sorosçuluk, Açık Toplumcular, sözde demokratlar: Türban günümüzde giderek metaya dönüştü, farklı modellerle karşımıza çıkıyor. Hiçbir kadın saçından utanmamalı. Onlar ne diye varlar ki… 

Çünkü başta saç kirleri alıyor. Sıcaktan, soğuktan koruyor vs. Peki insanı güzel de göstermiyor mu? Gösteriyor. Kadın ve erkeğin birbirinden insan olarak farkı yok fakat sadece erkekte güce dayanan bir üstünlük vardır genelde, bu bir gerçektir, doğal gerçek... 

Kapanmanın inanç gereği olduğu söyleniyor. O zaman başkaları bir inancın sahibi sayılmıyorlar mı?  Türbanla ilgili radikal söylemler toplumdaki ayrışmayı büsbütün açığa seriyor.  Deniyor ki kadına, evde oturacaksın, örtüneceksin. Eğer okursan geleceğin olmayacak. Üniversitede okumakta ısrarlıysan oku ama bunu türbanla, çarşafla sürdüreceksin… 

Başı örtme kadını eve kapatmak isteyen erkeğin “egemenlik” belirtisi sayılmaz mı peki?  Kadına ait başka hangi sorunları konuşuyoruz ki. Varsa yoksa onca sorun içinde türban. Ulusal sorunumuz sanki türban… 

Türbanda etkileyen unsurların başında yoksulluk ve çevreden etkilenmenin büyük payı olduğu da unutulmamalıdır.

Özgür Karakaya