• Siz bir dinsel anlayıştan kaynaklı olarak kadına “Özgürsün, mutlak biçimde dilediğini yapabilirsin” diyorsunuz. Bu, insan haklarına ve toplumsal güvenliğe aykırı. Yabancı, anayasaya konmuş bir bomba.
  • Laiklik ve eşitlik ilkesi açısından olmaz. Evet denemez, çok tehlikeli. İktidarın, seçime yönelik olarak sırf 20 yıldır sahip olduğu çoğunluğu bırakmamak için hazırladığı bu büyük tuzağa partilerin düşmeyeceğine inanıyorum.  

 

CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. 

- Sayın Davutoğlu’nun 6 liderin imza yetkisine ilişkin sözleri çok eleştirildi. Ne dersiniz?

Kuşkusuz yetki cumhurbaşkanına ait. Cumhurbaşkanı, yardımcılarını danışma niteliğinde kullanabilir. Kılıçdaroğlu’nun aday olduğunu varsayalım, 5 yardımcısı ile istişare halinde olacak. Bakanlar Kurulu da olmadığı için bakanlar toplantısı da danışma, dayanışma toplantısı olacak. Bu anayasaya aykırı değil.  

İbrahim Kaboğlu ve İklim Öngel

- Mehmet Uçum ‘anayasa ihlali’ ve ‘sivil darbe’ ifadelerini kullandı... 

Anayasa ihlalini, darbesini, suçunu onlar çok iyi bildiği için öyle bir açıklama yaptı. Mehmet Uçum Saray’ın ne yaptığını çok iyi özetlemiş. 

- Hangi aşamalardan sonra parlamenter sisteme geçmiş olacağız. Kaç seçim görmemiz gerek?

Millet İttifakı cumhurbaşkanlığını kazandığında üç senaryo var. 

Bir: 400 ve fazlası milletvekili olduğunda ki en kolay ve kestirme yol budur. O zaman anayasa değişikliği birkaç haftalık bir iş, bilemediniz birkaç ay. Yani 2023’te bu yüzüncü yıl armağanı olarak kabul edilebilir. 

 

İki: En az 360 milletvekili olup 400’ün altında kaldığında iki seçenek var. İlki referanduma gitmek. Ama altılı masanın 360 vekille önemli bir avantajı olmuş olacak. AKP ve MHP içinde dahi böyle yürümeyeceğini düşünen vekiller var. O durumda 30-40 milletvekili çok kolay bulunur ve 400’e tamamlanır. 400’ü bulmak mümkün. O zaman da referanduma gitmeye gerek kalmaz. 

Üç: 301 ve yukarısı olması. Bence müzakere yolu yine açık. Seçime parlamenter rejim vaadiyle girildiği için “Halk böyle istiyor” denecek. Diğer türlü referanduma gidilir. 

- Üçüncü senaryo olursa referanduma ne zaman gidilir?

Cumhurbaşkanı artık parti başkanı olmayacaktır. Ülkeyi tarafsızlıkla yönetecektir. Bürokrasinin düzenlemesi gerek.

- Millet İttifakı’nın kazanması durumunda Resmi Gazete’de sürekli atama mı göreceğiz?

Öyle bir beklentiye girilmemeli. 15 Temmuz darbesinden sonra 4 bin hâkim ve savcıyı nasıl saptadılar, suç ortaklarını bildikleri için. Örneğin bakan yardımcısı, milletvekilliğinden gitmiş. O tür bürokratlar, özellikle bakan yardımcıları çok belirgin. Onları tutamazsınız. Ama “Ben tüm genel müdürleri görevden alacağım” dediğinizde hukuk yerine siyasal rövanşizm girer. Soğukkanlı olmak gerekir. 

- Diyelim ki referandum da kazanıldı. Sonra nasıl ilerleyecek süreç. Tekrar seçim olacak mı başbakanı seçmek için?

Yeni bir seçim yapmadan anayasaya geçiş maddeleri koyarsınız. Örneğin, 29 Ekim 2023’te Cumhuriyetin yüzüncü yılında anayasa referandum yoluyla ya da 400 vekille kabul edildi. Siz hüküm koyarsınız ve “6 aylık bir geçiş dönemi öngörüyoruz” dersiniz. Bu süreçte uyum yasalarını hazırlayacağız. “Yeni bir seçime gitmeden parlamenter seçime gideceğiz” diyebilirsiniz. 

- O zaman başbakan nasıl seçilecek?

 Biri “Ben başbakan olmak istiyorum” derse onun milletvekili seçimlerine girmesi gerekir. 

"AÇIK VE NET ADAY OLAMAZ"

- Altılı masadaki liderler cumhurbaşkanı yardımcısı olacaksa, hiçbiri başbakan olamaz...

Şu an varsayımlara göre konuşuyoruz. Birilerinin başbakan olması için mi bu yola çıktık yoksa bu düzeni kurup o düzen içinde bir yarışma öngörmek için mi. Bana ikincisi daha doğru geliyor. Aksi halde büyük hedefleri değil de ikinci hedefleri düşünüyor oluruz. Referandum yapılır, dersiniz ki “Referandumda onay alındığı takdirde bir yıllık geçiş dönemi öngörüyoruz, uyum yasaları hazırlayacağız ve şu tarihte seçim yoluyla parlamenter seçime geçeceğiz”. Seçmen 2028’e kadar vekâlet verecek. Parlamenter sisteme geçtikten sonra uyum yasalarına ihtiyaç var. 

 

- Uyum yasaları referanduma evet dendikten sonra çıkacaksa o zaman Türkiye iki geçiş süreci mi yaşayacak?

Tabii iki tane. Aslında bu dönemle birlikte üç de sayabiliriz. Seçim bizi ikinci aşamaya götürecek. Cumhurbaşkanı yönetecek, Meclis yasa yapacak. Yargı da bağımsız olarak çalışacak. Anayasa değişikliği yapıldıktan sonraki dönem uyum yasaları çıkacak. Bu bir yıl olabilir, ama “Bir istikrar sağlandı, seçimleri 2028’de yapalım” denebilir. Birileri başbakanlık istiyor diye seçime gidilecekse hayır gelmez. 

- Referandum yapılır ve evet çıkarsa ondan sonraki süreç uyumlu çalışmaya bağlı o zaman?

Evet. 

- “Yargı bağımsızlığına yönelik sert eleştiriler var. Yargıda ilk ne yapılması gerekir?

HSK’yı anayasal çerçevede çalıştırmak için irade konması çok önemli. HSK’yi yenilemek anayasa değişikliğini zorunlu kılıyor tabi. O zamana kadar siz onların kulağından tutup atamazsınız.

- Kılıçdaroğlu, Muhterem İnce ve İrfan Fidan’ın AYM üyesi olmalarını sert biçimde eleştirdi. Kamuoyunun net bildiği isimlerin durumları ile ilgili hukuk zemininde bir tasarruf olacak mı?

Biz hukuk devleti adına yola çıktığımız için hukuka aykırılık olmadığı sürece birilerine dokunmak hukuk dışı bir yaklaşım olur. O bakımdan onları kulağından tutup görevden almak yerine onların da bir yargı kültürü çerçevesinde karar vermesini sağlayıcı önlemler almak gerekir. AYM üye sayısı 15 yerine 22 olacak. Bunu belki artırabiliriz. Oraya atanacak kişiler uzman olacak. 

- İmamoğlu’na yönelik yapılanları hukuki açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hukukla yakından uzaktan ilişkisi yok. Bir potansiyel aday, onu tökezletmek için yapılıyor. Bir neden de 2024’ü beklemeden İstanbul belediye başkanlığından düşürmek. Başkanlıktan alırlarsa büyük bir ganimet olacak. ‘Yargıtay’dan karar çıkar mı, istinaf onaylar mı’ diye konuşulmaya başlandı. Bu doğru değil, AYM’ye gider, o beklenmezse, AYM başvurusunun anlamı ne? Bu iş öyle beş ayda bitmez. Kayyum lafı kesinlikle edilmemeli. Kayyum anayasaya aykırı. O zaman direnme hakkı uygulanır. 

- Nasıl bir direnme hakkı?

Altılı masa, “Biz başkanı iki kez seçtik ve belediye başkanı anayasaya göre görevinin başındadır. Görevden alamazsınız. Kayyum hukuka aykırıdır. Ben seçmen olarak oyuma sahip çıkıyorum. Saraçhane’yi, İstanbul meydanlarını tutuyorum’ demeli. “6 milyon buradayız, alamazsınız, anayasaya darbe yapıyorsunuz, suç işliyorsunuz. Demokrasiyi ilga ediyorsunuz, ettirmeyiz” denmeli. 

 

- Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığına ilişkin ne dersiniz?

Çok açık ve net. Beş yılda bir halk tarafından cumhurbaşkanı seçilir ve bir kimse en fazla iki kere seçilebilir. Bu hükme bir daha dokunmadılar. Erdoğan 2014 ve 2018’de buna göre seçildi. Anayasanın geçici maddelerinde bu fıkranın numarası verilmiyor. Anayasanın geçici hiçbir maddesinde de Erdoğan’ın adı geçmiyor. 

- Geçici madde koymayı unuttular mı sizce?

O kadar dayatmacı yaptılar ki. Beş yıl önce sorsaydınız unuttular derdim. Ama şimdi anayasa değişikliğini tek yanlı yapıp, yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları için “Hemen bunu yapalım, gerisini boşver” dedikleri için oldu. Bu, iktidar sarhoşluğundan hiçbir şey görmemektir. 

- Mevsimsel düzenleme gibi gerekçeler sıralanıyor...

Anayasada yok. Erdoğan, Meclis seçimi yenilerse aday olabilir. Eğer cumhurbaşkanının kendisi yenilerse o zaman üç aylık süre var. Orada diyorlar ki, Cumhurbaşkanı parlamenter sistemde yenilerse üç ay öngörülmüştü. Şimdi ise sonradan yapılan düzenlemeye göre Meclis için öngörülen iki ay, onun için de geçerlidir, unutmuş olabilirler”. Ben de diyorum ki yasa yapımı unutma yanılma yöntemi değildir. 10 kere değişiklik yaptın, bakarsın orada cumhurbaşkanı yenilerse üç ay yazıyor. Onu değiştirmediğine göre onu uygulamak zorundasın” diyorum. 

- DEVA Partisi adaylık durumunda bunu AYM’ye götüreceklerini açıkladı. CHP’nin böyle bir adımı olur mu?

CHP siyasal tavrı baskın görüyor. Hukuk var bunu ortaya çıkarmamız gerek. Aday olur ve YSK de evet derse sen zaten meşru değilsin diyebilelim.

- Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminin aynı anda olması ne kadar demokratik?

Bu ne başkanlık ne de yarı başkanlık rejiminde var. Başkanlıkta yasama yürütme farklı zamanlarda seçilir. Karşılıklı bağımsızlık ilkesi geçerlidir. Ama burada yürütmenin güdümündedir. Tamamen antidemokratiktir.

"AYRIŞMA TOHUMLARINI ATACAK HİÇBİR KONUDA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILAMAZ"

- Başörtüsü meselesinde CHP ne diyecek veya ne demeli?

Bir: Seçime kaç ay var, bunu bile bilmiyoruz. Belki de haftalar kaldı. Böyle bir ortamda anayasa değişikliği yapmak, anayasa değişikliğine ilişkin karşılaştırmalı anayasa hukuku ilkelerine aykırı. Bazı anayasalar açıkça ortaya koyuyor, “6 aya kadar yapılamaz” diye. Bizde konmamış olması bir eksiklik değildir, çünkü 150 yıllık bir anayasa deneyimimiz var. Türkiye seçim ortamına girdi, yapılamaz. 

İki: Toplumda ayrışma tohumları atacak bir konuda anayasa değişikliği yapılmamalı. Çünkü bu paket hiçbir anayasada, hiçbir insan hakları belgesinde bulunmayan bir düzenleme yapıyor. Bir madde içinde üç veya dört kez “hiçbir kadın hiçbir surette” kavramı kullanılıyor. Anayasal özgürlükler hukukunda, insan hakları uluslararası hukukunda mutlak özgürlük yoktur. Mutlak özgürlük kavramı anayasa ve insan hakları belgelerine yabancıdır. Din temelinde kadın kıyafeti mutlaklık alanına götürülüyor. Bu, insan haklarına aykırıdır. Mutlak özgürlük o kadar yoktur ki yaşam hakkı dahi mutlak değildir. Çünkü biri sizi öldürecekse onu öldürebilirsiniz veya savaş halinde öldürüyorsunuz. Ve siz bir dinsel anlayıştan, bir mezhepsel inançtan kaynaklı olarak kadına ‘Özgürsün, mutlak biçimde dilediğini yapabilirsin’ diyorsunuz. Bu, ‘İnanç temelinde nasıl düşünüyorsan onun gereğini yapabilirsin’ demek. İnsan hakları anlayışına, toplumsal güvenliğe, kamu yönetiminde liyakat ilkesine aykırı. Anayasaya yabancı, bir tür anayasaya konmuş bir bomba. 

- Laiklik  açısından da sıkıntılı değil mi ?

Laiklik açısından da eşitlik ilkesi açısından da olmaz. Din özgürlüğünü ihlal edici nitelikte. Böyle bir metne kesinlikle evet denemez, çok tehlikelidir. Buna hayır demek gerekir. Ben inanıyorum ki tıpkı dokunulmazlıklar dosyasında yaptığımız gibi Meclis’te grubu bulunan üç parti CHP, İYİ Parti ve HDP komisyona girmeyecektir. Böyle bir anayasa değişikliği adı altında seçime yönelik olarak sırf 20 yıldır sahip olduğu çoğunluğu bırakmamak için hazırlanan bu büyük tuzağa partilerin düşmeyeceğine inanıyorum. Düşmemeliler.

- “Çok tehlikeli”, “bomba” ifadelerini kullandınız. Nedir tehlikesi? 

Kamu hizmetinin yapılamaması, güvenlik sorunu, kamu görevinde liyakat ilkesi yerine bu tür sembollerin öne çıkması. Öte yandan özgürlükler açısından kadınlar arasında eşitlik ilkesini bozması. Dinsel inanca dayanan bir kıyafet öne çıkarılıyor ve bu mutlak biçimde yapılıyor. “Onun önünde başka bir özgürlük, eşiklik, güvenlik hakkı yarışamaz” deniyor. Din ve vicdan özgürlüğü kişinin içsel alanında kalır. O nedenle insanın mahremidir. Burada dinsel inanca dayalı kıyafet özgürlüğünün kadınlar için mutlak biçimde kabul edilmesi demek kadınları dinsel inançlarını dışa vurmaya zorlama demektir. “Belki iş edinirim, taraftar toplarım” diye zorlama söz konusu olur. İnanç özgürlüğü, bırakın böyle bir zorlamayı savaş ortamında bile kimseye açıklanmaz. Kimse inancından dolayı kınanamaz. Zaman içinde din özgürlüğünün de özünden uzaklaşmasına neden olabilir. 

- Meclis onay vermezse üçüncü bir sandıkla seçmenin karşısına referandum biçiminde çıkarılma ihtimali nedir?

Üçüncü sandığı koydurmamak için çalışmak gerekir ki 360’ı bulamazlarsa koyamazlar. Bunun bir özgürlük, anayasa sorunu olmadığını, bunun bir seçimi kazanmak için son anda tırnak içinde, Cumhur İttifakı açısından yakalanmış bir fırsat olduğunu ve fırsatçı anayasa değişikliğine geçit olmadığını çok iyi anlatmak gerekiyor. 

İBRAHİM KABOĞLU KİMDİR?

1950’de Borçka-Artvin’de doğdu. Anayasa hukuku profesörü; Lisans, yüksek lisans ve doktorasını Ankara Üniversitesi’nde tamamladı. İçişleri Bakanlığı, Ankara İTİA Gazi Üniversitesi, Bolu Sevk ve İdarecilik Yüksek Okulu, Diyarbakır Dicle Üniversitesi ve İstanbul Marmara Üniversitesi’nde görev yaptı. Yurtdışında birçok ünversitede konuk öğretim üyeliğinde bulundu. Anayasa hukuku ve insan hakları alanında 25 kitabı var. 27. dönemde İstanbul milletvekili seçildi ve Anayasa Komisyonu üyesi oldu. Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği (ANAYASA-DER) başkanıdır.