Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 178. yıl dönümünde yaptığı açıklamayla 5 milyon vatandaşa tapu verileceğini duyurdu. Orman vasfını yitirmiş arazilerde çalışmaların tamamlanacağını belirten Kurum, “Tapu sorununu çözeceğiz” diyerek büyük bir tapu dağıtımı sürecinin başlatıldığını ilan etti.
Ancak uzmanlar uyarıyor: Bu uygulama, insan eliyle tahrip edilerek orman niteliğini kaybettirilmiş bölgelerin resmen satışa çıkarılması anlamına geliyor. Yani doğal yıkım yasallaştırılıyor, kaçak yapılaşma ödüllendiriliyor.
ORMAN KATLİAMININ TAPUSU VERİLİYOR
Kamuoyunda “2B Yasası” olarak bilinen 6292 sayılı kanun, orman vasfını yitirmiş arazilerin satışını mümkün kılıyor. Fakat orman bilimciler, “Orman vasfı kaybolmaz, yok edilir” diyerek bu uygulamayı sert şekilde eleştiriyor. İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay, 2B arazilerinin geçmişte işgal edilerek tarla ya da yerleşim alanına dönüştürüldüğünü, bu nedenle ormanların yok oluşunun meşrulaştırıldığını ifade ediyor.
GELİR KAPISI DEĞİL, ANAYASA İHLALİ
Şehir Plancısı Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu ise, bu adımı “erken seçim yatırımı” olarak nitelendirdi. Giritlioğlu, “Orman vasfı kaybedilemez. Bakanlığın görevi ormanları korumaktır, satmak değil” diyerek uygulamanın Anayasa’ya ve kamu yararına aykırı olduğunun altını çizdi.
DEPREM BAHANESİYLE YASALLAŞAN KAÇAK YAPILAR
AKP döneminde sık sık gündeme gelen imar afları da benzer şekilde eleştiriliyor. 2018’de yürürlüğe giren kapsamlı af ile sadece dört yılda 294 bin 166 kaçak yapıya “yapı kayıt belgesi” verildi. Hatay, Gaziantep, Maraş ve Adana gibi illerde bu yapılar daha sonra 2023’teki büyük depremde binlerce cana mal oldu. Uzmanlar, benzer bir facianın ormanlık alanlarda da yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.
650 BİN HEKTARLIK TEHLİKE
Bugün Türkiye’de 2B arazileri toplamda 650 bin hektarlık bir alanı kaplıyor. Bu, Türkiye ormanlarının %3’üne tekabül ediyor. Bu alanların önemli bir kısmında yapılaşma artmış durumda. Tapu verilse bile bu bölgelerin yangın riski, altyapı eksikliği ve doğal dengeye zarar gibi birçok ciddi tehditle karşı karşıya olduğu vurgulanıyor.