Siyasi partilerde üyelerin iradelerini ortaya koydukları ilk adım, delege seçimleridir. İki yılda bir gelen kongre süreçlerinde, önce ilçe kongreleri yapılır. İlçe kongresini, il kongresi ve  genel başkanın seçildiği büyük kongre takip eder. İlçe kongresinde mahallelerden seçilen  delegeler oy kullanır.

İlçe delegeleri seçildikleri dönem boyunca görevli sayılır. Kongrede, geçmiş yönetim aklanır, bütçe onaylanır, ilçe yönetim kurulu üyeleri, ilçe başkanı ve il delegeleri seçilir. Bir delegeden, bu işleri sadece vicdanının ve aklının sesini dinleyerek yerine getirmesi beklenir.

En uçta halkla temas etme durumunda olan ilçe örgütü, siyasi parti hiyerarşisinin tabanında önemli bir organdır. İlçe başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, bütün partililer tarafından benimsenen ve görevi en iyi şekilde yapacağına inanılan kişiler olmalıdır.

Mevcut delege sistemi uygulamaları ile böyle bir ilçe örgütü seçilebiliyor mu?

Delege sistemi

Delege, belli bir görevi yapmak üzere bir grubu temsilen seçilmiş bir kişidir. Örneğin, bir mahalledeki 600 parti üyesinin seçtiği 24 delege, o 600 üyenin temsilcisi olarak, onlar adına kongrede oy kullanacağının bilincinde olmalı ve onun sorumluluğunu hissetmelidir. Bu durum milletvekillerinin milleti temsilen mecliste çalışmasına benzetilebilir. Belki, delege sözcüğü yerine “üye vekili” sözcüğünü kullanmak daha doğru bir kavram oluşmasına yardım edebilir.

Küçük partilerde, veya üye sayısının çok olmadığı yerlerde  yöneticiler, delege aracılığına gerek kalmadan, doğrudan üyelerce seçilebilir. Çok sayıda üyenin doğrudan oy kullanmasını kolaylaştıran teknolojik yöntemlere rağmen, büyük partilerde delege sisteminden vazgeçilemiyor. Bazı delegelerin birtakım etik olmayan yollarla etki altına alındıkları ve bazı kişilerin sözüne bakarak toplu hareket ettikleri gibi iddialar nedeniyle delegeliğe karşı olanlar bulunuyor. Delege sisteminin, bu sakıncaları ortadan kaldıracak bir yapılanmaya ihtiyacı var.

Delege sistemi  bir tür “iki aşamalı” seçim gibi görülebilir. İki aşamalı seçim yöntemi, Amerika Birleşik Devletleri’nin başkan seçimlerinde uygulanıyor. 1787’de ABD Anayasası hazırlanırken, Alexander Hamilton bu yöntemi,  “Vatandaşlar tarafından seçilen az sayıdaki kişinin, başkan seçimi gibi karmaşık bir iş için gereken yargılama yeteneğine  sahip olması daha olasıdır”  diyerek savunmuş. Halkın seçtiği  “ikinci seçmenlerin“ bağımsız olacağı, aklını ve vicdanını dinleyeceği, bilgi kaynaklarına daha kolay ulaşacağı, herhangi bir hileye izin vermeksizin, adaylardan en iyi olanı başkan seçeceği; ayrıca başkan’ın parlamentodan ayrı bir “seçiciler kurulu” tarafından seçilmesinin, kuvvetler ayrılığı ilkesine daha uygun olacağı düşünülmüş.

Bizim delege sisteminin, temel sorunu  burada: Delegelerin  bağımsız karar veren, kendi aklını kullanan, bilgi arayan kişiler olduğuna dair güvensizlik. Partide yaşanan tıkanıklığın ve değişime karşı engellerin nedeni olarak delege sistemini gören birçok partili, delegelik kurumunun tamamen kalkmasını istiyor.

Delegelik sistemine güvensizlik nereden geliyor?

Sorun: Güvensizlik

Siyasi Partiler Yasası‘nda ve incelediğim tüzüklerde, kimlerin nasıl delege adayı olacağını açıklayan maddeler bulamadım. Sadece seçim ve oy sayımıyla ilgili detaylar veriliyor. Oysa delegelik, bir siyasi partide seçimle gelinen ve parti içinde ilerlemenin başlangıcı olarak görülmesi gereken ilk pozisyon. Delege adaylığı için  bazı kurallar olmalı.

Görülen yaygın uygulamada, ilçe başkan aday adayları, arkadaşlarının ve kendilerine oy verecek kişilerin isimlerini yazarak, masa başında, delege aday listeleri hazırlıyorlar. Listeler, hangi başkan adayına ait olduğu belli olsun diye, değişik renklerde basılıyor. Üyeler, delege seçimlerinde, bu listeleri, içinde yazan isimleri tanımasalar bile, sandığa atıp seçimlerini yapmış oluyorlar. Burada esas karar etkeni, ilçe başkan aday adayının tanınırlığı  ve listenin basıldığı kağıdın rengi.

Böyle blok liste ve basit çoğunluk yöntemiyle yapılan seçimler sonucunda, zaten kimin ilçe başkanı olacağı ortaya çıkıyor, sonra, iş göstermelik bir kongreye kalıyor. “Ben seni delege yazayım, sen beni seç” türünden, başkan adayı ve arkadaşları arasında oynanan seçim oyununun, demokratik bir yaklaşım olmadığı açık.

Delegelerin işi  kongreden sonra bitiyor. Kongrede, dilekler bölümü dışında, söz bile alamıyorlar. Bütün yapabildikleri, listesinde oldukları aday için oy kullanmak. Bu haliyle delegeler “kurşun asker olmak” gibi küçümsenen bir yaftalamadan kurtulamıyor. Delegelikte liyakat değil sadakat öne çıkıyor.

Blok liste ve  basit çoğunluk  yöntemine karşı, bütün isimlerin tek bir listede yazıldığı, üyelerin tek tek adayları işaretleyerek seçim yaptığı çarşaf liste yöntemine, tüzüklerde bahsedilmesine rağmen, “delege seçimlerinde uygulanması zor” gibi bahanelerle karşı çıkılıyor.

Blok ve çarşaf arasında bir çözüm olarak önerilen, blok listelerin, aldıkları oy oranında kongreye delege göndermeleri yöntemi, “tüzükte ‚orantılı blok‘ diye bir şey yazmıyor” diye reddediliyor. Sistem, bu haliyle demokratik değil.

Mali gücü yerinde olan, parti yöneticilerinin desteğini almış ve etnik, mezhepsel, hemşehrilik gibi nedenlerle bir taraftar kitlesi bulunan başkan adayları dışında, üye tabanına dayanarak göreve gelmek isteyen adayların hiç şansı yok. Yanlış iliklenen ilk düğme gibi, ilçe delegelerinin seçimlerinde görülen parti içi demokrasi eksikliği, büyük kongrede genel başkan seçimine kadar gidiyor.

Bağımsız düşünen, bir başkan adayına angaje olmamış delegeleri nasıl bulacağız?

Sorun: bağımsız düşünen delegeler bulmak

Delege adaylarının kendi insiyatifleriyle ortaya çıkıp delege listelerine isimlerini yazdırmalarına olanak sağlayan bir sistem kurulabilir mi? İyi insanlar için delegeliği çekici hale nasıl getirebiliriz?

Delegeliği çekici hale getirmek için, onların görevde kaldıkları iki yıl boyunca, “İlçe Delege Meclisi” gibi bir yapıda çalışmaları; ilçe çapında politika geliştirmede, seçmenle ilişkilerde, mahalle yapılanmalarında sorumluluklar almaları sağlanabilir. Parti içinde yükselmek için bu görevlerde başarılı olma şartı aranabilir.

Delegeliğin bu şekilde cazip hale geldiği bir durumda, üyeler delege olmak ister, aday olur, ”Bağımsız Delegeler” listesine adını yazdırır, kendi mahallesinde dolaşır, kendini tanıtır, kendi için oy ister. Seçildikten sonra, kongrede, istediği başkan adayını seçer. Bu, ideal bir çözüm gibi; ama, tüzükteki bazı maddeler nedeniyle gerçekleşmesi zor gözüküyor.

Tüzüğe göre, seçim organizasyonu mevcut ilçe yönetimi tarafından yapılıyor. Mevcut ilçe başkanı da adaylardan biri veya bir taraftar ise,  bir “bağımsız delege listesi”nin işleme konması çok az bir ihtimal. Ancak seçim organizasyonu, İl Disiplin Kurulu üyeleri gibi, tarafsızlığı gözetecek bir heyet tarafından yapılırsa bu gerçekleşebilir. Ama tüzükte seçim organizasyonunun tarafsız bir ekip tarafından yönetilmesi gerektiğini  söyleyen bir madde yok. Bu da önemli bir eksiklik.

Bütün bu engeller aşılsa bile, yöntem, manipülasyonlara açık. Örneğin, ilçe başkan adayları gene kendi arkadaşlarını bağımsızlar arasına  yazdırabilir, çarşaf listeler anahtar listeler ile delinebilir.

Bütün bu seçim oyunlarının dışında bir çözüm var mı?

Çözüm: Kura ile seçme

Başka bir yöntem, delege adaylarının tamamen kura ile belirlenmesi. Amacımızı hatırlayalım: Bir ilçede 5.000 partili üyeyi temsil edecek 400 bağımsız delege arıyoruz. Bu kişileri nasıl buluruz?

Bu konuda İstatistik bize yol gösteriyor. 5000 üye arasından rastgele seçilen 400 isim, “delege” olarak, 5000 üyeyi, artı-eksi  % 4,7 güven aralığında, % 95 güvenilirlik seviyesinde temsil edebilir (1).

Açıklayayım: 400 delegeden 220’si, kongrede “X” isimli adayı “evet” diyerek seçmiş olsun. Bu, eğer “X” kişisini  5000 üyeye sorsaydık, % 95 ihtimalle,  2500  ile 2970 arasında  “evet” oyu alırdı, anlamına gelir. Arkadaşlardan oluşan, taraflı bir delege topluluğunun seçtiği bir kişinin, bütün üyeler genelinde, böyle bir desteğe sahip olacağı iddia edilebilir mi?

Erdal İnönü ve Angela Merkel gibi bir  fizikçi olan Dr. Brett Hennig, yaptığı TED konuşmasında parlamenterlerin halktan kura ile seçilmesini öneriyor (2). Dr. Hennig  kura yöntemini yaymak için “Sortition Foundation” diye bir vakıf kurmuş (3) ve  “Politikacıların Sonu, Gerçek Demokrasi Zamanı” başlıklı bir kitap yazmış (4).

Kura yöntemi Eski Atina’da kullanılmış, “kleroterion” düzeneği ile seçilen vatandaşlar “Boule” denen halk meclisinde hizmet etmişler. Kura ile seçim bu günlerde yine moda: “Katılım”, “demarchy”, “sortition”, “Bürgerbeteiligung” gibi anahtar kelimelerle bir internet taraması yapılırsa onlarca kitap, makale ve web sitesi çıkıyor. “Mini-publics” denen kura ile seçilmiş halk grupları ile klasik yöntemle seçilmiş politikacıları karşılaştıran yazılar yayınlanıyor (5).

Günümüzde bir seçim kampanyasının oldukça pahalıya mal olduğu ve adayların birtakım  ödünler  vermek zorunda kaldıkları biliniyor. Politikacıları kura ile seçmek bu sorunları ortadan kaldırıyor ve politika sahnesini daha geniş bir kitleye açıyor. 

Biz burada biraz daha ihtiyatlı gidelim, şimdilik sadece ilçe delegelerini kura ile seçelim.

Kura ile ilçe delegesi belirleme yöntemi  tüzüğe uygun mu?

Tüzük ne der?

Delege aday listeleri şimdi zaten, masa başında, eş dost isimleri yazılarak hazırlanıyor. Eğer kura konusunda anlaşma sağlanırsa, kurada çıkan isimler yazılacak. Tek sorun; bu işi yapacak, seçimleri organize eden, tarafsız bir kurul oluşturmak. Kurul, bilgisayarda rastgele üretilen numaraları üye listelerindeki sıra numaraları ile eşleştirerek, veya başka yöntemlerle delege adaylarını tespit edebilir. Hazırlanan listeler tüzüğe uygun olarak oylanır. Seçilen delegelerin  görev ve sorumlulukları hakkında kısa bir eğitim görmeleri uygun olur. Görevi kabul etmeyenlerin çıkacağı da düşünülerek % 20 kadar fazla isim belirlenebilir.

Bu delegelerin doğru seçim yapabilmeleri için ilçe yönetim kurulu ve başkan adaylarını iyi tanımaları gerekir. Bu amaçla, kongre öncesi bir gün, herkesin söz alabileceği, tüzükteki kısıtlamaların olmadığı, “Kongre Hazırlık Günü” olarak ilan edilir. Böyle bir hazırlık günü şart, çünkü tüzüğe göre, kongrede oylama öncesi sadece başkan adaylarına, eski ilçe başkanlarına ve yönetim kurulu üyelerine söz hakkı veriliyor.

Hazırlık oturumunda, yeni yönetim kurulunda görev almak isteyen adaylar, başkan adayından bağımsız olarak, tek tek, özgeçmişlerini sunarak, kongre divanına başvururlar. Neden aday olduklarını, ne yapmak istediklerini kürsüye çıkıp anlatırlar. Delegeler bu adayları didik didik inceler, sorular sorar, aralarında tartışır, becerilerine not verir. Sonra ikinci gün, resmi kongre günü, çarşaf liste ile, bu adaylar arasından yönetim kurulu üyeleri ve başkan seçilir.

Bu kadar yenilik yapınca bir adım daha gidip, tüzüklerde yazmayan, seçim tekniklerinden de bahsetmek istiyorum. ÜÇ delege  tartışarak, beraberce  BİR oy pusulası doldurabilir. Bu yöntemin, en doğru sonuçları verdiği, deneysel olarak gösterilmiş (6). Klasik oy pusulaları yerine çoktan seçmeli test kağıtları kullanılabilir; her adaya beklenen performans kriterleri üzerinden 1-5 arası puan verilir. Bu oy pusulaları optik okuyucularla okunur, puanlar bilgisayarda değerlendirilir, “Borda sayımı” gibi sıralamalar yapılır.

Bu şekilde, kendine güvenen bir kişi, kendini tek seçici zanneden bir başkan adayının himmetine gerek kalmadan, ona karşı olsa bile, yönetimde yerini bulur; yenilikçi fikirlerle ülke için yararlı çalışmalar yapar.

Bu hayal gerçek olabilir mi?

SONUÇ

Parti içi demokrasinin ilk adımı olarak delegeleri kura ile seçme yönteminin hayalden öteye gidebilmesi için gerçekten demokrasi yanlısı bir üst yöneticinin, bir milletvekilinin desteği gerekiyor. Bugüne kadar yaşadıklarımızla gördük ki, merkezden bir işaret gelmezse hiç birşey yapılamıyor. Umarım bu yazı böyle bir kişinin dikkatini çeker ve gelecek kongreler döneminde ilçe delegelerini kura ile seçme yöntemi, en azından bir-iki pilot ilçede denenir.

(1)”Creative Research Systems, The Survey System”, https://www.surveysystem.com/sscalc.htm

(2)Brett Hennig,”What if we Replaced Politicians with Randomly Selected People” TEDxDanubia, May 2017 https://www.ted.com/talks/brett_hennig_what_if_we_replaced_politicians_with_randomly_selected_people?language=en

(3)https://www.sortitionfoundation.org/,

(4)Brett Hennig, The End of Politicians:Time for a Real Democracy (London: Unbound Digital, 2017), Kindle

(5)James Pow (2021) Mini-Publics and the Wider Public: The Perceived Legitimacy of Randomly Selecting Citizen Representatives, Representation, 
DOI: 10.1080/00344893.2021.1880470

(6)Mariano Sigman and Dan Ariely “How Can Groups make Good Decisions” TED Studio, April 2017 https://www.ted.com/talks/mariano_sigman_and_dan_ariely_how_can_groups_make_good_decisions?utm_campaign=tedspread&utm_medium=referral&utm_source=tedcomshare