Artık yeter
Yüreğimiz yanıyor…
#Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve pek çok şehirde hissedilen 7.4 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Yaşanan Depremle her kötü anımız yeniden tazeleniyor. Türkiye deprem üssü olmasından dolayı kaynaklanan açıklamalardan bıktık.
Bir taraftan kenti kurtarmak için bir taraftan kent rantından bahseden açıklamalardan bıktık. Yıllarca kötü bir şekilde yapılanan kentleri yenilemek adına söylenen ve yapılan işlemler artık Türkiye’de meydana gelen ve gelecek olan depremlere karşı önlemlerin ne kadar eksik olduğunu yaşanan depremler sonrası hatırlıyoruz hatırlatıyoruz.
Yıllarca birikimlerini bir konut alarak barınma hakkını kullanan vatandaşa karşı devlet sorumludur.
Hem yerel hemde genel yönetimlerin ortak sorumluluk alarak bu sorunu kökünden çözmesi gerekmektedir.
Yatırımlar insanlarımızın yaşama hakkını en önde tutan yatırımlar olmalıdır. En son yaşanan depremle bir kez daha yıkıldık.
Hali hazırda dönüşümü bekleyen kentsel dönüşüm alanları ne yazık ki kaderine terk edilmiş durumda
Yıllar geçmesine rağmen riskli alan ilan edilen alanlarda dönüşüm gerçekleşemedi.
Soruyorum. Yaşanacak bir depremde bu alanda sorumluluk kimlere ait olacaktır?
Suçlu bulunsa dahi giden mal ve can kaybı geri gelecek midir?
Bu sebeple Yerel ve Genel yönetimlerin plan yapımında dönüşüm alanlarında özel çaba sarfetmesi gerektiğine inanıyorum.
Kentsel dönüşüm ya da deprem dönüşüm alanlarına ilişkin plan yapım yasa ve yönetmelikleri yıllarca varlığını sürdüren 3194 sayılı imar kanunu ve 6306 sayılı kentsel dönüşüm vb. kanunu dışında özel kentsel dönüşüm imar kanunu çıkartılmalıdır.
Bu yasada dönüşüm alanlarında yaşayan herkesin hakkını bizzat koruyacak bir yasa olmalıdır.
İmar aflarıyla, yapı ruhsatlarıyla, yapı kullanma izinleriyle, kat irtifaklarıyla topraktan hisse alarak konut sahibi olmuş tüm vatandaşlarımızın hakkını koruyacak bir imar ve mülkiyet kanunu hazırlanmalıdır. Aksi taktirde dönüşüm hızlanmayacak yaşanacak depremlerde mal ve can kaybı çok büyük olacaktır. Halkımızın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı bu sorunu çözecek durumda değildir.
Ülkede en önde yapılacak yatırımlardan biri barınma hakkının korunması yönünde adımlar atmaktır.
İhtiyacı olana ev, evi olanında evinin korunacağı bir planlama yapılırsa bu sorunların hızlıca çözüleceğine inancım tamdır.
Buda yerinde dönüşüm alanlarında kat yüksekliklerinin, TAKS, KASK değerlerinin tartışılmadığı dönüşüme özel proje ve planla gerçekleşir.
Bu anlamada yapılaşmayı kentsel dönüşüm adı altında hem yerelin hemde genelin ortaklaşa yürüteceği ve sonuçlandıracağı bir süreçle tamamlanacağını düşünmekteyim.
Plan yapım süresi uzatılmamalıdır. Acil kamulaştırma gibi acil plan yapımına gereksinim vardır. Plan yapımında vatandaşın elde ettiği haklar her ne olursa olsun korunmalıdır.
Yıllarca devlete ödediği vergilerle teminat altına alınan mülkiyet hakkı her şekliyle korunmalıdır.
Yanlış vatandaşın değil yöneticilerindir.
Plan yapım süreçleri siyasetin malzemesi olmamalıdır.
Dönüşüm alanlarında planlama imarıyla, finansmanıyla ve mülkiyet haklarının tamamının korunduğu bir anlayışla yapılmalıdır.
Açıkçası yapılacak dönüşüm Planlarında elde edilmiş tüm müktesep hakların korunması gerekmektedir. Eğer adalet mülkün temeli ise dönüşecek alanda yapılmış eksik aksak yasal yasa dışı yapılarla ilgili hakların sulhe ulaşması gerekliliği vardır. Çıkarılan imar afları ile elde edilen haklar devletin sorumluluğundadır. Son kullanıcı mülkiyet sahibinin bunda bir sorumluluğu yoktur. Siyasetin almış olduğu karar gereği yapılan uygulamalar devleti bağlar.
Yıllarca kentlerin talan edildiği yazıldı. Plan tadilatları vb işlemlerle özel imar planları yapıldı.
Ancak soruna kesin ve net çözümler üretilemedi.
Çıkarılan yasalar tam anlamıyla uygulanamadı. Çünkü bu yasalar uygulanabilir değildi. Yıllarca üniversitelerde okutulan plan yapım ilkeleri ve var olan yasalar yönetmelikler ne yazık ki var olan yapılaşmayı görmezden geldi. Yapılan yanlış uygulamalara karşı sadece yasal önlemler alarak cezalandırmaya gidildi. Zaman geldi yanlışlar affedildi. Zaman geldi yaşanan olumsuzluklardan kurtulmak için suçlu arandı. Bu ikilemli davranış toplum bilincini doğru yönlendirmedi.
Yaşanan depremler kazalar insanın fıtratında var denilerek geçiştirildi. Toplumsal hafızanın adalet mizanı bozuldu.
Bu yüzden öneriyorum.
Kentin yeniden planlanma süreçleri ne yazık ki yaşanan ve yaşanması muhtemel olan deprem karşısında yeniden ele alınmalıdır.
1-Vatandaşın barınma hakkı elinden alınmadan dönüşümler gerçekleşmelidir.
2-Var olan yapı stoğu sosyal konut proje ilkeleri doğrultusunda dönüşüm sonrası kendisine anasının ak sütü gibi bedelsiz teslim edilmelidir.
3-Devletin bu konuda plan yapım sürecinde önce insan diyerek yatırımlarını buraya kaydırarak yapacağı planlarla maliyeti sıfırlamak adına yoğunluk artışı veya başka araçlar kullanarak projelendirme gerçekleştirmelidir.
Şöyle ki ihtiyaç kadar konutun dışında konuta ihtiyacı olan vatandaşlara da yardımcı olmak adına bu dönüşüm alanları projelendirilmelidir.
4-Kentsel dönüşüm katılım bankası kurularak burada yaratılacak finansmanın doğru kullanılmasının yasal alt yapısı kurularak yerel ve genel yönetimlerin iş birliği ile planlar yapılarak bir an önce yapıların dönüşü sağlanmalıdır.
5-Kentin ihtiyacı olan yeni yaşam alanlarında ise geleceğe miras bırakılacak kentsel mimarinin ve sosyal dönüşümlerin olacağı projeler yapılması yönünde uygulamalar hayata geçirilmelidir.
METİN AĞIRMAN (MİMAR/HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSİ)