Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Tokat'ta 30 Ağustos Zafer Bayramı'yla ilgili düzenlenen resepsiyonda Tokat Valisi Numan Hatipoğlu'nun elini sıkmayan askerlerle ilgili açıklama yapmış ve askerlerin görevden alınıp Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildiğini duyurmuştu.

 

Eski AKP İstanbul Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, "Askeriyedeki o damara dikkat…" başlıklı bir yazıyla konuyu köşesine taşıdı. 

"Valilik bir temsil makamıdır. Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın şahsında devleti temsil eden kişidir vali. Onun elini taammüden sıkmamak, onun şahsında alenen seçilmiş otoriteye saygısızlığın ötesinde meydan okuma anlamına gelir" diyen Metiner, olayın münferit olmadığını öne sürüp ileriye yönelik yeni bir "darbe girişimi" imasında bulundu. 

Görüntülerde, diğer rütbeli subayların da en öndeki komutanla birlikte hareket ettiklerinin açıkça görüldüğüne dikkat çeken Metiner, "Ama bence asıl önemlisi, ordu içinde böyle bir damarın hâlâ varlığını sürdürdüğünün görülmüş olmasıdır. Sorun münferiden Tokat’la ilgili düşünülürse asıl sorun gözden kaçırılmış olur. Bunun ileride yol açacağı sonuçlar da elbette vahim olur" dedi. 

"ANA DAMAR DEVRİLMESİNDEN YANA"

Metiner şöyle devam etti:

"Hemen o birileri “damar”dan kastımın FETÖ olduğunu söyleyeceğimi varsayabilir. Bence sürüklenmek istediğimiz asıl tuzak da bu işte. Hep FETÖ üzerinde odaklanıp asıl diğer damarı görmezlikten gelmemiz isteniyor. Veya FETÖ ile mücadele adı altında o diğer damara iktidar alanının açılması… Ayrıntısına girmenin yeri burası değil. FETÖ’den önce de hangi damarın hangi saiklerle veya ideolojik mülahazalarla kendini rejimin sahibi veya bekçisi sayıp müdahale hakkını kendinde bulduğunu düşünecek olursak ne dediğim anlaşılır. O damarın malum dış ve iç odaklar tarafından tekrar organizeli bir biçimde harekete geçirilmeyeceğine inanmak veya artık bu tür bir meydan okumanın yaşanmayacağını varsaymak ham hayalcilikten öte bir şey değil. Şayet mevcut siyasi seçilmiş otorite buna inanmış veya inandırılmışsa yandığımızın resmidir.

O damar bugün kılık değiştirerek varlığını sürdürüyor. FETÖ ile mücadele veya FETÖ’cü unsurların tasfiyesi sürecinde oynadıkları rol, oynamak zorunda kaldıkları bir roldü. Yoksa FETÖ’nün alaşağı etmek istediği Erdoğan’a ve Erdoğan’ın şahsında somutlaşan değerler sistemine duydukları inanç ve güvenle alakalı değildi. Veya sivil otoritenin yegâne belirleyici olduğu demokratik sistemden yana oldukları için değildi. Hepsini kastederek söylemiyorum. Ama ana damar, büyük çoğunluğuyla, bugün bile Erdoğan’ın temsil ettiği sistemin devrilmesinden yanadır. Bunu 15 Temmuz’dan sonra oluşan yeni sistem içinde telaffuz edemiyor olmalarını, artık askeriyenin içinde o damarın kalmadığına yorumlamak akla ve hakikate ziyan olur. Ve sonuçları da hiç hayırlı olmaz."