Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki olağan grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

CHP'nin grup toplantısı, Bartın'daki maden faciasında yaşamını yitiren 41 madenci için 1 dakikalık saygı duruşu ile başladı.

"29. MADDEYİ AYM'YE GÖTÜRECEĞİZ"

Kılıçdaroğlu grup toplantısındaki konuşmasında; önceki gün Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve gazeteciliği baskı altına almayı hedefleyen 'sansür yasasına' sert tepki gösterdi.

İlk olarak 29. maddeyi Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Sansür yasası kabul edildi. 29. maddeyi yürütmeyi durdurma talebiyle AYM’ye gideceğiz, ardından da yasanın tamamı ile ilgili AYM’ye gideceğiz. Bu kanun çıksa da çıkmasa da Türkiye bir otoriter yönetimle karşı karşıyadır. Geçmişte AKP ve MHP’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, dur demeyecek misiniz, adalet istemeyecek misiniz?"

TARİH VERDİ: 'KASIMI BEKLESİNLER'

Öte yandan kendisine ve partisine gelen eleştirilere de yanıt veren CHP lideri, "Attığımız her adımın bir hesabı vardır. Kasımı beklesin bütün vatandaşlarım ve bizi eleştirenler, görecekler her vaadimizi nasıl yerine getireceğimizi" ifadelerini kullandı.

BAHÇELİ'YE '8 SAAT' YANITI

Konuşmasında "Kılıçdaroğlu, ABD'de 8 saatini açıklamak zorundadır" diyen MHP lideri Bahçeli'ye de yanıt veren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Vallahi çok güzel açıklarım. Sevgili Bahçeli ben seni Amerika’ya davet ediyorum, uçak biletini ben alacağım. Bütün masraflar bana ait, seni beş yıldızlı bir otelde ağırlayacağım. Ama önde senin koruma amirini götüreyim. Manhattan adasına gidelim o 35 katlı binayı bulalım, belki sen içeriye de girersin, belki sen içeri girer bu rezaleti kim yapmış diye sorarsın. Çok memnun olurum."

"DÜNYADA MADEN KAZALARINDA BİR NUMARAYIZ"

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkan satırlar şu şekilde:

"Keşke üzüntülü bir günde olmasaydık keşke bu kadar sorunlar yaşanmasaydı. 41 kardeşimizi toprağa verdik. 41 evde yangın var. Her birimizin yüreğinde derin acı var. Grup toplantılarına neşeyle bir espri ile başlamak isterim. Bu kadar kopukluk bu kadar ayrılık doğru değil. Yakışmıyor bize. Siyaset kurumunun bu kadar acımasız olması doğru değil. Yakışmıyor bize. Onların bir sloganı vardı, yüz karası değil kömür karası böyle kazanılır ekmek parası diye.

Gittim. Arkadaşlarım da gittiler. Ailelerin bir kısmını ziyaret ettim. Yetkililerden bilgi almaya çalıştım. Derin bir acı var. Anne, eş, kardeşler tabutun başında. Hiç kimse bu ölümün ona yakıştığını söylemiyor. Tamamı genç. Yazıktır günahtır. Bir memleket böyle yönetilemez. 20 yıldır ya önlem alacağız diyorlar. 20 yıldır hala önlem mi alacaksın sen! Dünyada maden kazalarında bir numarayız ya! Ya bu ölüm niye bizim karşımıza çıkıyor. Dünyada herkes maden çıkarıyor neden en çok ölüm bizim ülkemizde oluyor."

'SUSMAYACAĞIM KARDEŞİM!'

"921 kişi son 20 yılda hayatını kaybediyor. Devlet dediğiniz kurum vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlar. Biz belli odaklara hizmet eden bir devlet kabul etmiyoruz. Uyuşturucu baronları ile beraber olacaksın, yolsuzluk yapanlarla beraber olacaksın, hırsızların dosyasını kapatacaksın, rüşvet alanları büyükelçi atacaksın Bay Kemal susacak... Susmayacağım arkadaş, susmayacağım. Masum öğrencileri hapse atacaksın, KHK ile işine son vereceksin... Devletin gücü bunlara mı yetiyor? Adalet, adalet. Söz verdim söz. Bu ülkeye adalet ya gelecek ya gelecek arkadaş.

Her ülkede maden ocağı var. Devletsen önce maden ocağına bakarsın. Aydınlatmaya, havalandırmaya, sensörlere bakarsın, düzenli kontrol edersin. Ondan sonra 'Bütün kontrolleri yaptık, her şey dosdoğru' dersin. Ayrıca müfettişleri görevlendirir. Devlete aitse Sayıştay'ı görevlendirir. Rapor gelirse raporun gereğini yapar. Sosyal devlette mekanizma böyle çalışır. Bizim gibi aklını saraya kiralamış olanların çoğunluğu oluşturduğu mecliste devlet böyle çalışmıyor."

TBMM BAŞKANI'NA SESLENDİ: 'SEN O KOLTUKTA NİYE OTURUYORSUN?'

"Müfettiş raporu var, Sayıştay raporu var görmüyorsun. Soma faciasından sonra komisyon kuruldu. Araştırma komisyonları göstermelik mi, 111 öneriden neden biri dahi yapılmadı, sen o koltukta niye oturuyorsun? TBMM görevini tam anlamıyla yapamıyor, TBMM Saray'ın ipoteği altında, Allah nasip ederse bu ipoteği kaldıracağız, TBMM’nin iradesi halkın iradesi olacak!"

"ONLARIN ELİ KANLIDIR"

"Bir dönem maden faciaları sonucu hayatını kaybeden kardeşlerimizin evlatlarına devlet iş versin diye bir kanun teklifi verildi ve kabul edildi. 2013-2014 arası kabul ettiler. Sonra tekrar kazalar oldu. Bunların evlatları da iş sahibi olsunlar, onu reddettiler. Şehitler arasında ayrım yapıyorlar, kaza sonucu hayatını kaybeden kömür şehitleri içinde ayrımcılık yapıyorlar. Onunda sözünü veriyorum. İnşallah onu da halledeceğiz. Bunların karneleri kırık. Sarayın da, TBMM Başkanlığı'nın da karnesi kırık. İkisi de halka güven vermiyor. İkisi de kişisel hobileri, beklentilerinin peşinde. Birisi acaba koltuğumdan olur mu diyor. Koltuk insana bir şey vermez, insan koltuğa değer verir. İnsansan koltuğa değer verirsin.

Soma'da da benzer bir olay oldu. 301 kişi hayatını kaybetti. 301 eve ateş düştü. Yargılandılar. Yargıtay öldürme suçunda ağır cezalar verdi. Sonra birileri devreye girdi. Yargıtay'ın bu kararına savcı itiraz etti. Dosya tekrar geldi, üç hakimi değiştirdiler yerine 3 tane AK Partili hakim getirdiler. Kenan İpek Adalet Bakanlığı müsteşarıydı. Sonra Mustafa Yapıcı bakanlıkta genel müdür yardımcısıydı. Fuzuli Aydoğdu, o da HSK genel sekreter olarak atanmıştı. Üç bürokratı 12. daireye atadılar, cezaları indirdiler. Şimdi 301 kişinin hesabını sorabileceğimiz yargı organı ortadan kalktı. Bu saraydakilerin yatacak yeri yoktur diye boşuna demiyorum. Onların eli kanlıdır. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda o 301 kişinin de 41 kişinin de hesabını sormazsam namerdim."

"CHP PARLAMENTODA DEMOKRASİNİN BİR NUMARALI AKTÖRÜDÜR"

"Türkiye bir taraftan bu tür acılar yaşarken bir de Meclis’ten sansür yasası geçirdiler. Bu konuda altı aydır mücadele veriyoruz. Bazıları tv’lere çıkıp CHP ne yapıyor Meclis’te diye soruyorlar. CHP parlamentoda demokrasinin bir numaralı aktörüdür. Sansür düzenlemelerine de karşıdır. Eleştiri olur eyvallah, her eleştiriye saygı duyarız. Elbette gazeteci özgürce eleştirecektir. Bir siyasetçinin en çok eleştiriye ihtiyacı vardır. 

CHP AYM'YE GİDİYOR

"Sansür yasası kabul edildi. 29. maddeyi yürütmeyi durdurma talebiyle AYM’ye gideceğiz, ardından da yasanın tamamı ile ilgili AYM’ye gideceğiz. Bu kanun çıksa da çıkmasa da Türkiye bir otoriter yönetimle karşı karşıyadır. Ya anayasa kararını uygulamıyorum diyor. Daha ne yapacaksınız. Geçmişte AKP ve MHP’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, dur demeyecek misiniz, adalet istemeyecek misiniz? Bakın kanun yürürlükte değildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş’ı Meclis’e almadılar. Kendisiyle ilgili bir kanun görüşülüyor, Meclis’e gelmesi bundan daha doğal ne olabilir? Sokmuyorlar içeri. Kanun mu vardı? Hayır. Dayatma kültürü. Girmeyecekler içeri diyorlar.

"YEMİN TÖRENİNE GİTMEDİM, O İKİ KİŞİ ANAYASA MAHKEMESİ’NE LAYIK DEĞİLDİR!"

"Biri AYM’ye atandı Erdoğan tarafından. İki kişinin yemin törenine gitmedim. O iki Anayasa Mahkemesi’ne layık değildir. Eğer o iki kişi gücünü Erdoğan’dan alıp ve onun isteğiyle atandıysa, ki atandığını biliyoruz, o zaman AYM’de hâkimlik yapamazlar. Çünkü Saray karşısında bağımsız duramazlar. Makamını Saray'a borçlu olan yargıç Türkiye ve adalet için en tehlikeli olan kişidir.

Erdoğan'a bir şey hatırlatmak isterim. Eski Malezya Başbakanı Najip Razak. Başbakan olduktan sonra bir uluslararası toplantıda 'Malezya'da internete asla sansür uygulanmayacaktır' diye bir açıklama yapıyor. 2015 yılında Malezya Varlık Fonu'ndan başbakanın hesabına 700 milyon dolar para aktarıldığı ortaya çıkıyor. Bunun üzerine haber yapıyor, ardında erişim yasakları geliyor. Yalan haberlere karşı kanun diye bir kanun sevk etti. Meclis'te kabul edildi. Aynı bizdeki gibi sansür yasası kabul edildi. 2018'de seçimleri bu adam kaybetti sonra yargılandı ve mahkum oldu. Adalet ağır yürüse de, görmesi görmese de mutlaka hedefini bulacaktır. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın."

ABD ZİYARETİ

"ABD'ye gittim. Her kafadan bir ses 'Aman şimdi gidilir mi?', 'Senin aleyhinde kullanırlar bunu' diye. Ya arkadaş önce 'Niye gideceksin' diye soracaksın. Dünya değişiyor. Değişen dünyayı izlemeniz lazım. Bilim, teknoloji olağanüstü değişimler var. Eğer siz ülkeyi yönetmeye talipseniz, ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yöneteceğim diyorsanız sizin bir vizyonunuz, bir hedefiniz ve bir hayaliniz olması lazım. Bunların vizyonu cebim nasıl dolar vizyonu. Benim vizyonum vatandaşın cebi nasıl dolar vizyonu.

Bilimi ve teknolojiyi göz ardı eden hiçbir devlet büyüyemez ve gelişemez. Bilim devrimi yaşıyoruz. Bilim ekonomisi çağındayız. Erdoğan ve Bahçeli 'Bilim ekonomisi' kavramını ilk kez benden duyuyorlardır. IMT'ye gittim. Dünyanın bir numaralı üniversitesine gidip, devrimsel teknolojileri görmek neredeyse suç oldu. Bilimle iş dünyası arasındaki ilişkiyi gördüm. Bizim bilim insanlarımız da var orada."

"BİLİM İNSANLARI TÜRKİYE'Yİ TERK ETTİ"

"Eğer Türkiye, dünyada ve bölgesinde saygı değer bir ülke olacaksa teknoloji devrimini kaçırmaması lazım. Bakınız, Osmanlı sanayi devrimini kaçırdığı için battı, tökezledi. İnsanoğlu tekerleği 1 milyon yılda buluyor. Bugün her saniye bir buluş var. Türkiye bunun neresinde? Üniversiteler vasatlaştı, bilim insanları Türkiye'yi terk ettiler. Bir vaadim, bir vizyonum var. Bu ülke katma değeri yüksek ürün üretmek zorundadır. Üretemezse Türkiye, gelişmiş ülkelerin ürettiklerini tüketen bir pazara dönüşür. Yeni bir dünya medeniyeti inşa ediliyor vallahi bunların haberi yok.

Tayvan... 23 milyon nüfusu var. Milli geliri 850 milyar dolar. İhracatı 500 milyar dolar. Bu küçük ada devleti çip üretiyor. Devleti yönetenler, sanayide, teknolojide sınıf atlamanın ne olduğunu biliyorlar mı? Türkiye geriye gidiyor. Biz Millet İttifakı olarak bu tabloyu değiştireceğiz. Yüksek yetenek inşası, bunu da adım gibi biliyorum Erdoğan da Bahçeli de ilk kez duyuyor. Her toplumun yüzde 2'si üstün zekalılardan oluşur. Bu üstün zekalıları her ülke kapar. Bunlar geleceği bilmiyorlar. Kurumların içini boşalttılar ve devleti çürüttüler. Biz nasıl vatandaşlık veriyoruz? 400 bin dolara ev alırsan veriyoruz. Aradaki farka bakın. Devletin geleceğini kurgulayamıyorlar ve beni eleştiriyorlar 'ABD'ye niye gittin' diye. Senin vizyonun da senin aklın da bana yetmez. Sen bilmezsin bilemezsin."

İKİ FOTOĞRAFI YAN YANA KOYDU

"İki fotoğraf da Türkiye'ye ait. Bir fotoğrafta ben varım. Dünyanın en önemli bilim insanları ile beraberim. Bir de şu tarafa bakın... İkisinin arasındaki farka bakın. Burada özgürlük var, burada yasaklar ve sansür var. Burada beşli çeteler var, beşli çeteleri koruyanlar var. Burada ise Türkiye'nin geleceğini inşa etmek için çalışan insanlar. Burada pudracılar, aklını Saray'a kiraya verenler var. Burada özgürce düşünenler var... İkincisiyle bizim işimiz yok!"

"BÜTÜN VATANDAŞLARIM KASIMI BEKLESİN"

"Attığımız her adımın bir hesabı vardır. Kasımı beklesin bütün vatandaşlarım ve bizi eleştirenler, görecekler her vaadimizi nasıl yerine getireceğimizi...

ABD'ye gidince, bir vizyon yolculuğu yapıyoruz. Erdoğan NATO'ya giderken 'Bizim gidişlerimiz birilerinin gidişlerine hiç benzemez' demiş. Vallahi ilk kez doğru bir şey söylüyor. Onun gidişi bizim gidişimize hiç benzemiyor. Bay Kemal el avuç açmaz bir yetkiliye. Sen gidersin el avuç açarsın. Bay Kemal, tank paleti Katar'a vermez, sen verirsin."

'ABD'DE 8 SAAT' TARTIŞMASI

"Bahçeli demiş ki bu 8 saatin esrarını millete açıklamak zorundadır. Güzel vallahi çok güzel açıklarım. Sevgili Bahçeli ben seni Amerika’ya davet ediyorum, uçak biletini ben alacağım. Bütün masraflar bana ait, seni beş yıldızlı bir otelde ağırlayacağım. Ertesi sabah ben New York’a hangi saatte gittiysem o saatte yine benim bindiğim arabaya sen de ben de bineceğim. Ama önde senin koruma amirini götüreyim. Bir gazeteci vardı yanımda onu da götürmeyeyim senin iletişim koordinatörün olsun. Beraber binelim, Manhattan adasına gidelim o 35 katlı binayı bulalım, belki sen içeriye de girersin, belki sen içeri girer bu rezaleti kim yapmış diye sorarsın. Çok memnun olurum. Orada giden para fakirin fukaranın parasıdır. 

O Saray'da destek verdiğin adam, oğlu buradan milyar dolarları gönderiyor kızı orada 35 katlı gökdelen yapıyor. Burada açıklama yapmış. Kadınların kılık kıyafetine siyasetçiler karışmasın diye kanun teklifi vermiştik. Aileyi de koruyacağım demiş. Sayın Bahçeli benim oraya gidiş nedenim bu açıklamadan sonra onun ailesini dünyaya tanıtmaktır. Onun ailesi milyar dolarlarla oynuyor. Eğer bir aile hakkında konuşulacaksa önce o aileyi bir konuşalım. Bunu söyledim. Ha oradan bineceğiz, orada zaten 10 dakika sürdü, bunun nedeni de ambulans sirenleri vardı, onun gitmesini bekledik. Oradan tekrar arabaya bineriz döneriz. Yolda araba benzin alıyor, benzin aldığı yerde bir hamburgerci var. Söz veriyorum hamburgeri ben alacağım. Benim saatime güvenmiyorsun hani senin var ya bir 17-25’i gösteren saatin onu al yanına, onu alamıyorsan bir kronometre al."

NE OLMUŞTU?

'Sansür Yasası' olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Kanun, dezenformasyonla mücadeleyi bahane ederek seçim öncesi tüm muhalefeti baskı altına almayı hedefliyor. Yasayla artık sadece gazetecilerin değil, sosyal medyada haber paylaşan ve yorum yapan yurttaşların özgürlükleri de tehdit altında olacak. 

Demokrasi ve insan haklarının temel ilkelerine aykırı yasanın en kritik maddesi ise 29. madde. Söz konusu maddeye göre, "gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayan kişi" 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek.