1996-1998 arasında Avrupa Konseyi'nde daimi temsilcilik görevinde bulunan, 1998'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçilen ve 2008'e dek bu görevi yürüten hukukçu Rıza Türmen, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen hapis ve siyasi yasak cezası üzerinden AKP Türkiye'sinin hukuk sicilini ortaya döktü.

 

"BENİ ASIL ŞAŞIRTAN..."

İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararına şaşırmadığını aktaran Türmen, T24'te yayınlanan makalesinde, "Beni şaşırtan insanların karara şaşırması. Beklenmedik sürpriz bir karar olarak görmeleri. Bu karara şaşıranların ya bellekleri zayıf ya da nasıl bir Türkiye'de yaşadığımızı görmüyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

SADECE BİRKAÇ ÖRNEKLE ORTAYA KOYDU

"Hukuk devletinin rafa kaldırıldığı, yargının bağımsız olmadığı, iktidarın beğenmediği kararları veren yargıçların cezalandırıldığı, iktidarın beğendiği kararları veren yargıçların ödüllendirildiği bir Türkiye'de yaşadığımızı" hatırlatan Rıza Türmen, AKP'nin yargı sicilini sadece birkaç örnekle ortaya koydu:

* İktidarın savcısı İrfan Fidan, Yargıtay'a atanmasından iki hafta sonra hiçbir dosyaya bakmadan Cumhurbaşkanı tarafından Yargıtay kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmadı mı?

* HSK, Gezi davasında 2020 yılında beraat kararı veren ve Osman Kavala'yı tahliye eden İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyetindeki üç yargıcı görevden alıp haklarında inceleme başlatmadı mı?

* Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet, yedi sanığa da 18'er yıl hapis cezası veren yargıçlardan Murat Bircan 2018 seçimlerinde AKP milletvekili adayı değil miydi?

* Hidayet Karaca ve arkadaşlarını tahliye eden iki yargıç, Metin Özçelik ve Mustafa Başer, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmadı mı?

 

* İzmir'de adliyede karşı tarafa saldıran MHP ilçe başkanı Erkan Özen'i tutuklatan hakim ve savcı Siverek'e sürülmedi mi?

* AİHM, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın tutuklamalarının siyasal nedenlerden kaynaklandığı sonucuna varmadı mı?

* En son, Ekrem İmamoğlu'na dava açıldıktan sonra davaya bakan yargıcın değiştirilmesi, iktidarın niyetini göstermiyor mu?

ANAYASA'YI AÇIK İHLÂL

Türkiye'de yargının 2010 referandumundan sonra siyasal ikridarının kontrolü altına girdiğini belirten Türmen, İmamoğlu kararının Anayasası'nın 26. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maadesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün açık bir ihlâli olduğunun altını çizdi.

Türmen yazısında AİHM'in Hanyside ve sonrasında pek çok kararında belirttiği ifade özgürlüğünün kapsamına ilişkin bir çerçeve de çizdi: 

"İfade özgürlüğü … yalnızca lehte ya da zararsız bilgi ve ifadeler için değil, aynı zamanda devlet ya da toplumun bir bölümü için incitici, şoke edici ya da rahatsızlık verici bilgi ve fikirler için de geçerlidir. Bunlar demokratik toplumun vazgeçilmez unsurları olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir."

AİHM'DEN BİRKAÇ ÖRNEK

AİHM'in ifade özgürlüğü davalarında üzerinde durduğu bir diğer noktaya da dikkat çeken Türmen, Avrupa mahkemesinin söylenen sözün değer yargısı ya da olgulara dayanan bir konu olup olmadığına baktığını hatırlattı. Türmen şu örneklerle duruma açıklık getirdi:

 

"Nasıl ki, Avusturya Başbakanı için sarfedilen "en aşağılık oportünist ve ahlaksız" sözlerini, Başbakan Erdoğan için "yalancı" denmesini, bir siyasal parti başkanı Jürg Haider için "aptal" kelimesinin kullanılmasını, Fransız Başbakanı Sarkozy'e üstünde "zavallı budala! Defol git." yazan poster açılmasını AİHM değer yargısı olarak gördü ve bu sözleri sarf edenlere verilen cezaları ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirdi."