Sanatçı Gülşen’in dört ay önce verdiği bir konserde imam hatiplilerle ilgili sözlerinin yer aldığı bir video, önceki gün bazı basın organlarında yayınlandı. Gülşen, sarf ettiği sözlerden dolayı İstanbul Sulh Ceza Hakimliğince tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcılığınca yazılan sevk yazısında, “Türk Ceza Kanunu (TCK) 216/1’inci maddesinde düzenlenen ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ suçunun unsurlarını oluşturduğu” belirtildi. Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na teslim edilen Gülşen, suçlamaları reddetti. Cumhuriyet konuya ilişkin hukukçular ile konuştu. 

‘ADALET BAKANI’NIN SUSMAYI BİLMESİ LAZIM’

İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu kararda hukuki anlamda yanlışlar olduğunu belirtti. Durakoğlu, “Savcılık bir soruşturma açacaksa, Gülşen kimliği ve adresi belirgin olan bir insan. Böyle bir insan davet edildikten sonra gelmezse yakalama kararı çıkabilir. İkinci olarak soruşturma başlamadan evvel Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın sosyal medya üzerinden paylaşım yapması Anayasa’nın 138’inci maddesinin ihlalidir. Paylaşımında kınadığını belirtti, kınayabilir ancak dava bitince. Dava soruşturma aşamasındayken hatta açılmamışken. O savcının yerine koyabilir misiniz kendinizi? Adalet Bakanı’nın bu noktada susmayı bilmesi lazım. Çünkü savcı etkilenir. Susması gerektiği yerde konuşan bir Adalet Bakanı, yargı bağımsızlığına müdahale ediyordur” dedi.

Durakoğlu, “Tutuklanmanın tercih edilmesi de doğru değildir. Türkiye’deki gündeme bakarak Gülşen’in bu sözü zirveye çıkarılırsa, belki asıl gündem maddeleri kaldırılabilir düşüncesiyle gündem tayininden başka bir şey değildir” diye konuştu. 

‘YAPILANLAR SUÇTUR’

Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, “TCK 216/1 bu olayda asla düşünülemez. Çünkü TCK 216/1’e göre farklı özellikleri olan kesimleri birbirine karşı tahrik etmiş olmanız gerekiyor. Yaptığınız tahrik sonucu açık ve yakın tehlike çıkmış olacak. İki ayrı kesim birbirine tahrik gibi bir iddia yok. Olsa olsa TCK 216/3’üncü maddesindeki bir kesimin benimsediği değerleri alenen aşağılamak sayılabileceği düşünebilir. Onu istemiyorlar çünkü TCK 216/3’üncü maddesinde hapis cezası altı aydan bir yıla kadar ve ceza mahkemeleri kanununa göre tutuklama imkanı vermiyor” dedi.

Onların derdi korku salmak diyen Kazan, “Tutarsızlıklar var. TCK 216/1’de ceza mahkemeleri kanununa göre üst sınırı 3 yıl olan cezalar söz konusu olduğunu tutuklama imkanı veriyor. Koronadan sonraki düzenlemelerde sonra zaten üç beş gün yatıp çıkacak 3 yıl versen de. Bu yapılanlar savcı ve yargıç için suçtur. Savcı ve yargıç yasanının kendilerini sağladığı tutuklama kararı verme işini açıkça kural dışı kullandıklarından hesabının sorulması gerekir” ifadelerini kullandı.

Kazan sözlerini şu şekilde noktaladı: “Türkiye’de yeni bir sistem doğdu birisini tutuklamak için kadrolar harekete geçiyor. Suçlamalar başlıyor ve yer yerinden oynuyor. Bu Türkiye’de yargının kalmadığını gösteriyor. Yargınız kalmadıysa hukuk devleti olmaktan çıkarsınız. Türkiye zaten hukuk devleti olmaktan çıkmıştır”

 

‘YAPILANIN HUKUKTA HİÇBİR YERİ YOKTUR’

Hukukçu Prof. Dr. Metin Günday, geçen gün İmam Halil Konakçı ve İlahiyatçı Ebubekir Sifil’in açıklamalarına ilişkin, “Bir cami imamı çıkarak Cem Yılmaz’ın esprilere gülenler kafirdir diyor. Burada bir kitle kafir olarak gösteriliyor. Bir halkı ve kesimi, birisi üzerine kin ve nefretle saldırmasına yol açacak bir açıklama değil mi?  Bir ilahiyatçı da namaz kılmayanlar için öldürülebilir dedi. Bu kişiler hakkında da soruşturma açılmadı. Gülşen bir espri yapıyor biraz sert bir espri olabilir bir takım insanlar alınabilirler ancak bunun için bir sopa gösteriliyor ve kendisi tutuklanıyor” dedi.

Günday sözlerini şu şekilde noktaladı: “4 ay önce yapılmış bir şey bugün mü akıllarına geliyor? Pek çok hukukçu meslektaşlarımız da tahminleri böyle bir suçlama ile bir tutuklama kararı çıkmaz diye düşünülüyor. Ancak tutuklanıyor. Nereden bakarsanız bakın tutuklama koşulları mevcut değil. Yapılanın hukukta hiçbir yeri yoktur”

‘GÜLŞEN HAKKINDA AYRIMCI SÖZLER SÖYLENDİ’

Avukat Selin Nakıpoğlu ise tutuklamanın korkutma amaçlı olduğunu belirtti. Nakıpoğlu, “Sevk maddesinin yatari yok, neden tutukluyorsun? Verilmek istenen mesaj ‘bizimle ilgili böyle konuşamazsın. Konuşursan işte sana bunu yaparız” dedi.

Nakıpoğlu, sosyal medya üzerinden Gülşen hakkında yapılan yorumlar hakkında, “Peki sizin kadınlar, çocuklar ve de Gülşen hakkındaki ayrımcı, suç işlemeye tahrik eden konuşmalarınız? Gülşen için katli vaciptir sözü bile edildi. Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan insanları korkutmaya hizmet eden bu sistem değişmeli” dedi.

Nakıpoğlu sözlerini şu şekilde noktaladı: “Bir kadına saçının şekli, kıyafeti, sürdüğü rujun rengi, yaşam şekli nedeniyle surtuk, ahlaksız  diye hakaret edene bu sözlerinden dolayı bir şey oluyor mu? Bu erkek dayanışması yargıdan sokakta laf atana kadar sirayet ediyor”

'HUKUKİ DEĞİL'

Hukukçu Prof. Dr. Ersan Şen ise, “Konu siyasi, sosyal yönleriyle tartışılıyor. Konu iç siyasete çekildi. Hakikaten insanları kutuplaştıran bir durum var. Net fikrimi şöyle söyleyeyim, işin hukuku tarafını. İsnat edilen suçlama, işlenen fille uygunluk arz etmediği gibi, tutuklama da hukuki değil” ifadelerini kullandı.

Gülşen'i tutuklayan hakim HSK tarafından 12 Ağustos'ta atandı, Gazetemiz yazarı Barış Pehlivan ise, şarkıcıyı tutuklamaya sevk eden savcının 20’li yaşlarda olduğunu söyleyerek, “Bu savcı Sedef Kabaş'ı gözaltına aldıran savcıdır. Kendisi 2018 yılında hukuk fakültesinden mezun olmuş” dedi.

Gülşen, geçen ay da konser verdiği sırada LGBT bayrağı açmasına gericiler tepki gösterdi. Kıyafetleriyle, sahne tarzıyla gericiler tarafından tepki gören Gülşen, dört ay önce sahnede söylediği sözler nedeniyle yandaş medyanın da hedefi oldu. Gülşen gericilerin hedef almasına karşın geri adım atmamasıyla dikkat çekti. 

 

GÜLŞEN’İN TUTUKLANMASINA SİYASİLER DE TEPKİ GÖSTERDİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Ey vatan kurtaran savcı ve hakim, ‘Çürükler, adiler, s**tükler, cibilliyetsizler...’ bunlar kimin laflarıdır? Bunları bu aziz millete kim söyledi? Hukuka, adalete ihanet etmeyin; sanatçıyı hemen serbest bırakın.

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce: Atatürk’e hakaret edenlere, namaz kılmayan öldürülebilir diyenlere, Sedat Peker’in iddialarına soruşturma yok. Ama Gülşen ışık hızıyla tutuklanıyor. İmam hatipli de anadolu liseli de bu memleketin evladıdır. Siz böyle yaparak imam hatiplileri ayrıcalıklı konuma getiriyorsunuz. Gülşen’in sözlerine kesinlikle katılmıyorum. Bu sözler nedeniyle tutuklanmasını da doğru bulmuyorum. Yeter artık Yargıyı iktidarın sopası olarak kullanmaktan vazgeçin.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: Gülşen’in sözleri inciticiydi, kendisi de kabul etti. Hiçbir hakaret tasvip edilemez. Ama bunun karşılığı tutuklama olmamalıydı. Özür dileyen birine ceza sopasıyla çullanan zihniyet ne adalet ne de merhamet sahibidir. Tutuklu yargılama istisna olmalıdır.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş:  “Gülşen’i hedef haline getiriyorlar. Susturmaya çalışıyorlar, susmayınca da atanmış, görevlendirilmiş yargı mensuplarınca cezalandırmaya çalışıyorlar. Hiç tereddütsüz biçimde, bu haksız hukuksuz tutuklama karşısında Gülşen’in yanındayız” 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu: “Hukuk ve adalet bir kişi için değil, toplum içindir. Kuralları evrenseldir. Biri hakaret ettiğinde ‘ne güzel laf etti’, biri hakaret ettiğinde ‘hemen hapse atalım’ yolculuğu değildir adalet” dedi. 

Konuya ilişkin Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nden de (KAGİDER) açıklama geldi. Tutuklamanın son çare olarak başvurulması gereken bir uygulama olduğunun belirtildiği açıklamada, “Sanatçının özür dilemesine ve hakarete uğradığını düşünen taraf için hukuki başvuru yollarının açık olmasına rağmen alınan tutuklama kararı bireysel ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir tasarruftur. KAGİDER olarak hukukun iyi niyetle bağdaşmayacak şekilde kişisel ifade özgürlüğünü kısıtlama yönünde kullanılmasını kınıyor ve Gülşen’in en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşmasını diliyoruz” ifadelerine yer verildi.