Hacer Foggo, yıllarını yoksullarla, kentsel dönüşüm mağdurlarıyla dayanışmaya adamış bir gazeteci, aktivist. Türkiye “Hayat Eve Sığar” mottosuyla kapandığı dönemde, onun hiç susmayan sesinden öğrendi yoksulları, askıda ekmek bekleyenleri, işinden edilenleri, çocuğuna mama ve bez alamayanları, çöplerden evlerinin rızkını çıkarmaya çalışanları. Kısacası hayatı askıda yaşayanları. Türkiye Hacer Foggo’dan öğrendi, hayatın eve sığmadığını, çünkü yoksulların evlerinin başlarına yıkıldığını, evsiz kalan yoksulların hayatlarını derme çatma çadırlara, karanlık, soğuk tekinsiz sokaklara sığdırmaya çalıştıklarını. Türkiye Hacer Foggo’dan öğrendi, derin yoksulluğu, utandırmadan, böbürlenmeden yapılan dayanışmanın ne olduğunu. 

 

“Hikâye anlatmaktan vazgeçmiştim aslında. Hikâyelerimin kahramanları çaresizlik girdabı içindeler. Karamsarlar. Sorunları hiç bitmiyor. Çözüldüğünü düşündüğünüz her sorun yeni bir sorunu doğuruyor. Umutsuzlar; insanın kibri, kompleksi karşısında güvensizler. 

Anlattığım hikâyeler sıkıcı, bunu insanların yüz ifadelerinden anlıyorum. Televizyon dizilerinde 5 sezon arka arkaya gösterilen dizilerdeki zengin hayatlarına hiç benzemiyor benim anlattıklarım. Bol entrikalı, ihtiraslı, şaşaalı, güzel kadınların ve yakışıklı erkeklerin, yalnız kuş sütünün eksik olduğu sofraların olduğu diziler çıkmıyor benim mahallelerimden. O dizilerdeki zengin oğlanın kalbini çalacak fakir kızın oturduğu, bahçesini vita kutularına ekilmiş sardunyaların süslediği, denize nazır gecekondular da yok benim mahallelerimde. Devletin ve sermayenin yerinden yurdundan ettiği, barınma, eğitim gibi en temel haklarını yok saydığı yoksullar var. Gündelik hayatın karın doyurmaya indirgendiği yoksul hayatlardan kimsenin gözlerini ışıldatacak, “Ne kadar da sürükleyiciydi” dedirtecek maceralar çıkmıyor; kimse yoksulların hayatına bakıp “Adeta kendimi buldum” diyemiyor. Yoksulları anlatırken o dünyayı gerçekten görünür kılmak zor. Yeşilçam’ın Yaşar Usta’sı ya da sosyal medyada çokça paylaşılan sac soba ve yer sofrası romantizmiyle anlaşılacak bir olgu değil.” 

Askıda Hayatlar, Türkiye’nin görünmeyen yüzünü gösteriyor, duyulmayan sesini duyuruyor.