Kadınlara yönelik açıklamalarıyla tepki çeken Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen’in, doktora tezinde de sekülerlik ve laikliği hedef aldığı ortaya çıktı.

“Dini tamamen reddettiğini” öne sürdüğü sekülerleşmenin, “her insanın huzur ve mutluluğunu ölene kadar tehdit edecek unsurlardan olacağını” savunan İşliyen, “Entelektüel sekülerizasyon, geleneksel dini inanç, eylem ve kurumlardan bir tür ateist inanç, faaliyet ve kurumlara dönüşümü ifade eder. Eğer Müslümanlar, dünyevileşme konusunda kendilerine çekidüzen vermezlerse, İslam toplumlarında da dünyevileşme Batı’daki gibi dine karşı olan bir sekülerleşmeye dönüşebilecektir” dedi. 

Cumhuriyet, İşliyen’in kadınların giyimlerini “Sanki giyecek elbisesi yok, perişan. Niye böylesiniz?” sözleriyle hedef aldığını, müftülük görevi sırasında da “Müslüman kadınların makyaj yaparak, güzel kokular sıkarak dışarı çıkmasının haram olduğunu” savunduğunu, türbanlı kadınlara da “Başına rastgele dolamış olduğu bezi tesettür zannederek vücudunun diğer kısımlarında dar ya da şeffaf kıyafetlerle dolaşması haramdır” ifadelerini kullandığını gündeme getirdi. İşliyen’in, 2018’de tamamladığı “Kuranı Kerim açısından dünyevileşme sebepleri ve sonuçları” başlıklı tezinde bu kez de laikliği hedef aldığı ortaya çıktı. 

Yazım dilinin akademik dilden uzak olduğu görülen tezinde, iktidara yakınlığıyla bilinen Yusuf Kaplan’ın “Dünyevileşme, zihinsel kırılmanın hem genel adı hem de en alt basamağıdır. Bu kırılmanın bir sonraki adımı sekülerleşme, daha sonraki adımı ise laikleşmedir” cümlelerine yer veren İşliyen, dünyevileşmeyi “dini ihmal edip dünyaya aşırı meyletmek” olarak nitelendirirken seküler anlayışın ise “dini tamamen reddettiğini” öne sürdü. 

Dünyevileşmenin “iblislik, gizli veya örtülü dinsizlik” olduğunu iddia eden İşliyen, “Sekülerizm, dünyevileşmeden daha ileride olan bir durumdur. Kontrol altına alınamayan dünyevileşmenin sonu sekülerleşmedir” ifadelerini kullandı.

"ATEİZME DÖNÜŞÜM"

“Nefis ve ruhun savaşı son nefese kadar devam ediyorsa ki edecektir, o zaman sekülerleşme de her insanın huzur ve mutluluğunu ölene kadar tehdit edecek unsurlardan olacaktır” diyen İşliyen, sekülerizmi entelektüel ve sosyal gelişim açısından da ele aldığı tezinde, “Entelektüel sekülerizasyon, dayatıcı bir eylem olarak geleneksel dini inanç, eylem ve kurumlardan bir tür ateist inanç, faaliyet ve kurumlara dönüşümü ifade eder” dedi. İsyan başlatan İsrailoğullarını memnun etmek için Samiri tarafından yapıldığı belirtilen put olan “altın buzağı”ya atıf yapan İşliyen, “Modern zamanlar Samiri’nin altın buzağısının cilalanıp tedavüle sunulduğu zamanlardır. Altın buzağılar çoğu zaman modernizmin ambalajı ile müşterilerin beğenisine sunulmaktadır. Konformizm, hedonizm, pragmatizm, oportünizm, sekülerizm dünyayı çağdaş bir buzağıhaneye dönüştürmüştür” iddiasında bulundu.

"DEVLET MEMURU BUNU YAPAMAZ"

 

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Hüsnü Bozkurt, İşliyen’in savlarına tepki gösterdi. Türkiye’nin, anayasanın ikinci maddesinde belirtildiği üzere laik bir cumhuriyet olduğunu vurgulayan Bozkurt, “Bu tezi yazan kişi de laik devletin bir memuru. Dolayısıyla böyle bir şey yapamaz” dedi. Laikliği ve sekürleşmeyi konu edinmenin Diyanet’in işi olmadığını söyleyen Bozkurt, “Anayasa ortada dururken devletin bir memuru nasıl olur da laikliği, sekülerleşmeyi hedef alır?” dedi. 

 

Diyanet’in benzer konularla sık sık gündeme geldiğini aktaran Bozkurt, “Biz suç duyurusunda bulunuyoruz, yargı işleme almıyor. Devletin memurları, seçilmişler ve atanmışları, laik devletin temel niteliklerine aykırı eylemler içinde olunca yargı görevini yapmıyor” diye konuştu.