Diyanet İşleri Başkanlığı, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Malazgirt Zaferi konulu cuma hutbesinde geleneğini bozmadı ve yine Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yer vermedi. Yazıklar olsun…

Diyanet İşleri Başkanlığı ecdattan, zaferlerden bahsetti ama Büyük Taarruz ‘un Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk'ten hiç bahsetmedi.

DİB'nın bu yaptığına bizler Şaşırdık mı? Asla!

İki yıl önce Ayasofya'nın ibadete açılması sırasında yaptığı konuşmasında Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu, Devrimlerin mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e alenen lanet okuyan, şeriat özlemlerini dile getiren şahıs artık devletin bir memuru değil, sadece dini siyasete alet eden iktidarın bir yansımasıdır.

Özgür bir Ülkede doğmasını nefes almasını, adını ünvanını borçlu bulunduğu, Büyük Taarruzun mimarını Zafer Hutbesinde anmamak nasıl bir densizliktir?

Aslında ve özünde DİB Ali Erbaş hala Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Laik Cumhuriyetin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanı ve T.C memurudur.

Çağdaş kazanımlara, laik ve demokratik cumhuriyete açıkça meydan okuyan; Türkiye Cumhuriyet'inin memuru olan zat, açıkça Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına defalarca aykırı hareket etmiştir. Hukukun üstünlüğü maalesef artık şahsın ve Sarayın üstünlüğü haline gelmiştir!

Daha çok yeni müftülere seçim başlangıcı çağrısı verip, çalışmaya çağıran bu şahıs, verdiği birçok gereksiz demeçle, bölücü dili ile insanları kin ve nefrete sürüklemektedir!

Bütçeden büyük bir payla ihtişam içinde yaşayan Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş amacını yitirmiş, İktidarın arka bahçesi haline gelmiştir.

Unutulmamalı ki ulus olmak ancak sahip olunan ortak değerleri korumakla olur. Türkiye için bu değerlerin en önemlilerinden biri Cumhuriyet, bir diğeri ise Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin bir simgesidir. Milli mücadelenin kahramanı, memleketin kurtarıcısı, devrimlerin mimarı olması nedeniyle hatırasına, eserlerine ve onu ifade eden varlıklara saldırılar, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetine ve onun kazanımlarına da bir saldırıdır. Türk Milletinin ortak değeri olan Atatürk’e lanet okumak; Büyük Taarruzu anıp, onun mimarını anmamak; biz Atatürkçüleri ve toplumun büyük bir kısmını kin ve nefrete sürüklemekte, derin yaralar açmakta ve ayrıştırmaktadır.

Kin ve nefret söylemi ile tutuklanan sanatçı Gülşen’e uygulanan hukuk ve adalet nerededir?

Cumhuriyet kültürüne savaş açan; yerine cemaatleri, tarikatları koyarak Türkiye’yi çağdışına sürükleyen zihniyete uyarılarımızı yinelemekteyiz: 30 Ağustos, sadece Türk Milleti’ni yok olmaktan kurtaran bir zafer değildir. Yarattığı sonuçla, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde; millet egemenliğine dayalı tam bağımsız, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin de kuruluş süreci ve başlangıç tarihidir.

Zaferlerimizi uyduruk tarih yazma çabaları ile gölgelemeye çalışanlar, ne cehalet ne de gaflet ile tanımlanabilirler.

Bu düpedüz hainliktir! Türk Ulusu hepsine gereken cevabı verecektir...

 

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanını bir defa daha kınıyor ve lanetliyoruz.

Bizler, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet bireyler olarak haykırıyoruz; Türkiye Cumhuriyetini asla yıkamayacaksınız! Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’da inşa ettiği bu Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır.

Atatürk demek Türkiye Cumhuriyeti demektir.

Sonsuza kadar Atatürk ve Cumhuriyet demeye devam edeceğiz…

Yaşasın Tek ve Ebedi Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk!

Yaşasın Cumhuriyet!

 

ADD Samsun Şubesi

Dr. Işık ÖZKEFELİ