Cumhuriyet tarihinin en vahşi saldırılarından birisi 92 yıl önce Menemen’de gerçekleşti. Kendisini mehdi ilan eden Derviş Mehmet, “Aziz cemaat ben Mehdiyim, dinimizi korumak için buraya geldim” dedikten sonra, mihrabın yanındaki sancağı alıp insanları isyana davet etti. Kalabalığı dağıtmak için görevlendirilen Asteğmen Kubilay, kalabalıktan açılan ateşle yaralandı. Derviş Mehmet, yaralı halde yerde yatan Kubilay’ın başını torbasından çıkardığı bağ bıçağı ile kesti. Derviş Mehmet’in Kubilay’ın kesik başını yeşil sancağa takmasıyla gericiler tekbir getirmeye başladı. Olayın ardından bir divanı harp kurulup soruşturma başlatıldı. Manisa’daki emekli imam Rizeli Laz İbrahim’in, Erbilli Esat’ın bölge halifesi ve bazı müritlerin Esat Efendi’nin köşkünde misafir edildiği ortaya çıktı. Yargılanan 105 sanıktan çoğu beraat etti, 37 kişiye idam kararı verildi. Esat Efendi dahil 6 kişinin cezası yaş haddinden hapse çevrildi. TBMM tarafından 31 idam kararı onaylanarak 4 Şubat 1931’de Menemen’de infaz edildi. 

 

"HİSTERİ NÖBETİ"

“Menemen olayını anlamak için Derviş Mehmet ve beş meczup arasından suçlu aramak yetmez; onları mehdilik hezeyanına sürükleyen zihinsel serüven okunmalıdır” diyen Menemen ve Kubilay Olayı: Cumhuriyet İdeolojisi ve Tarikatlar” kitabı yazarı tarihçi Osman Selim Kocahanoğlu, “Saltanat kaldırılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, hilafet kalkmış, 1925’te tarikatlar kapatılmıştı. Medrese ve tarikatlar desteksiz ve işlevsiz kalmıştı. Şirke bulaşmış bu yapılar Cumhuriyete nefret kusuyordu” dedi. 

Kocahanoğlu, “Kubilay’ın boğazlanması, sıradan bir gösteri mantığı ile açıklanamaz. Batı ortaçağının düşünce mezarlığında gezinen tarikatlar Cumhuriyete karşı histeri nöbetindelerdi. Tarikatların kapatıldığı 1925’te İstanbul’da 16 tarikat ve 438 tekke faaldi” ifadelerini kullandı. Tekkeler kapatılınca “kutbü’l-aktab” denilen Erbilli Esat Efendinin Erenköy köşküne çekildiğini söyleyen Kocahanoğlu, divanı harp sorgulamasında eylemcilerin 15 gün köşkünde kaldığının ortaya çıktığını anımsattı. Tarikat ve medrese kültürünün, ileriyi geride arama, gerekirse kan dökme anlayışı değişmediğine dikkat çeken Kocahanoğlu, Madımak’ta 33 aydının yakılmasının da 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının da aynı kültürün devamı olduğunu belirtti.  

 

"GERİYİ İSTEYENLER"

“Menemen olayı devrimlere karşı olan bir tarikatın ortamı uygun bulduğunda geriye gitme için fırsatı nasıl değerlendirdiğini göstermesi açısından önemlidir” diyen Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı, “Ülkenin akıl ve bilim ile çağdaşlığa gittiğinin ve ellerinden halkı dinen sömürme rantının alındığının farkında olanlar 1929 buhranını fırsat görmüşlerdi” ifadeleriyle isyanın oluştuğu şartlara dikkat çekti. Elmacı, “Dini kullananların eğitimsiz kitleleri kolayca etkileyebilmesi ve bir asteğmen öğretmen ile iki bekçinin hunharca öldürülebilmesi, laik hukuk düzenine ve akıl ve bilme dayanan yeni Cumhuriyete karşı “geriyi isteyenlerce” çıkarılan bir ayaklanma idi” dedi.

Ortadoğu bölgelerinde egemen olan linç kültürünün kullanılmasının Atatürk’ü çok üzdüğünü ve çözüm arayışına ittiğini belirten Elmacı, “Özellikle 1931’de vicdan özgürlüğünün ve iyi bir vatandaş olmanın anlatıldığı Atatürk’ün el yazılarından oluşan Medeni Bilgiler kitabının ortaokullara ders kitabı yapılması, 1932’de halkın edebiyat, spor, sanat ile ilgisinin ortaya çıkarıldığı Aydınlanmacı Halkevlerinin açılması ve 1933 yılından itibaren de halkın dinini daha iyi anlayabilmesi için ibadette Türkçeleşme çalışmalarına hız verilmesinin” de bu kapsamda değerlendirilebileceğini söyledi.